23 Haziran 2015 Salı

Savaş ve Wonder Woman I

Oynayan Taşlar

1941 yılı sonbaharında Joe Simon ve Jack Kirby Timely Comics'in yıldızlarıydı. Captain America 9 sayıyı geride bırakmıştı. 10. sayı hazırlanıyordu. Joe Simon Timely'nin editörüydü, yani sanatsal anlamda derginin patronuydu. Jack Kirby ise sanat yönetmeniydi. İkili ürütken bir dönemlerindeydi. Her üretken dönem gibi bu dönem de çok uzun sürmeyecekti.

Simon ile Kirby 1940 yılında Martin Goodman ile anlaşırken Captain America'nın karından toplam % 25 pay ve maaş şeklinde bir anlaşma yapmışlardı. Bu o zaman için fena bir anlaşma değildi. (Hatta bugünün şartları için bile hiç fena bir anlaşma değil.) Fakat Timely'nin muhasebecilerinen biri bir gün Simon'a çok canını sıkacak bir şey çıtlattı. Simon ve Kirby'nin Captain America'dan aldığı yüzdeler aslında Martin Goodman tarafından traşlanıyordu. Tüm şirkette kardan yüzde alan tek ikili Simon ve Kirby'idi. Bu yüzden Goodman şirketin neredeyse tüm giderlerini Captain America kalemi altına kaydırmış ve Captain America'nın karını muhasebe oyunlarıyla düşük göstermişti. Bu sayede Simon ve Kirby'e de az bir para veriyordu. O dönemde Simon'ın haftada $ 75, Kirby'nin de $ 85 kazandığı yazılıp çizilse de bunun aldıkları yüzdeler dahil mi olduğuna çok emin değilim.

Yine de bu rakam Simon ve Kirby için pek yüksek değildi ve aldıkları kar yüzdesi bu rakamı biraz arttırsa bile Goodman'ın muhasebe numaralarının rakamın çok da artmasını engelleyeceği açıktı. Simon ve Kirby bunun üstüne Harry Donenfeld'in kapısını çaldılar. 

National Publications 1941 yılı sonunda $2.6 milyonluk bir şirket haline gelmişti. Bunda en büyük pay şüphesiz Shuster ve Siegel'ın Superman'in haklarını Donenfeld'e satmış olmaları ve Superman'in para basmasıydı. Donenfeld'in Simon ve Kirby'i DC kadrosuna katması hiç de zor olmadı. İkili haftada toplam $500'lük bir anlaşmayla National Allied ile anlaştılar. 

Bu haber kısa süre sonra Timely ofisinde duyuldu. Simon ve Kirby o zaman hala Captain America #10 ile uğraşmaktaydılar. Ayrılıkları tatsız oldu. Herkesin tüm odağı onlar olmuştu. Goodman hem onlara kızgındı, hem de uğraştıkları sayıları bitirmelerini rica etti onlardan. Captain America #10 ikilinin Timely için yaptığı son iş oldu. 


Timely bir anda gerçekten zor bir duruma düşmüştü. Captain America'nın arkasındaki ikilinin gitmesi bir yana editörlerini kaybetmişlerdi. Stanley Lieber isminde daha 19 yaşına gelmemiş bir genç Joe Simon yerine geçici olarak editörlük koltuğuna oturdu.

Lieber amcasının referansıyla 1939'da Timely'de işe başlamıştı. İlk görevi asistanlıktı. Çizerlerin mürekkep hokkalarını dolduruyor, onlara yemek ve kahve getiriyordu. Kısa süre sonra "text filler" olarak üretim sürecine yardımcı olmaya başladı, yani yazarların yazdıkları metinleri çizimlerde çizerler tarafından boş bırakılan yerlere yazıyordu. 

Lieber 1941'de ilk önce Headline Hunter ile ilk defa yazar ayakkabılarını giydi, daha sonra The Destroyer ilk yarattığı kahraman oldu. Daha çok gençti ama Timely içindeki en çok umut vadeden ve en çalışkan isimdi. 

Lieber bu fırsatı iyi kullandı. Hatta mükemmel kullandı. Geçici olarak geldiği editörlük görevini 1972'ye kadar 30 yıl sürdürdü. Şirketin genel müdürlüğünü yaptı. Timely Marvel Comics'e dönüştükten sonra şirketin bugüne kadar yüzü olmaya devam etti. Hala her Marvel filminde aradığımız yüz o. Headline Hunter'a attığı ilk imzada ismini kullanmamıştı, zira ismini daha ciddi ve büyük eserler verdiğinde kullanmayı planlıyordu. İsmini hiç duyamadık ama o günden bugüne (tabi ciddi eserler vermediğinden değil). Onu hep Headline Hunter'a attığı ilk imzadaki isimle bildik: Stan Lee. 


Devamı: 

Savaş ve Wonder Women II 
Oynayan Taşlar Büyüyor

30 Mayıs 2015 Cumartesi

1941, Yaklaşan Savaş, Büyüyen Çizgi Romanlar II

Savaşın Ayak Sesleri: Fifth Column

1941 yılı başında Captain America raflarda yerini alırken Avrupa ve uzak doğudaki savaş tüm hızıyla sürmekteydi. Avrupa'nın büyük bir kısmı Alman hakimiyeti altına girmişti. İngilizler ve Özgür Fransız Ordusu dünyanın değişik yerlerinde Alman ve İtalyan ordularını durdurmaya çalışıyorlardı. Çin içerisindeki milliyetçi ve komünist gruplar işgalci Japon'lara karşı bir direniş hareketi başlatmaya çalışıyorları. Bir yandan ise Almanya ve Japonya'nın askeri ilerleyişi durmuyordu.



Savaş Amerika'ya eskisi kadar uzak değildi. Alman sempatizanı gruplar ve kişiler hala savaş dışı kalınması gerektiğini savunsa da sesler daha az çıkıyordu. Amerikan'ların İngiltere, Fransa ve Çin'in oluşturduğu bloğa yakınlaşıp eğer savaşa girerse de o blokta gireceği kesindi. Bunu resmiyete döken şey de belki Mart 1941'de başkan Roosvelt'in imzaladığı ve ittifak bloğu ülkelerine savaş bitince ödemeleri başlayacak büyük krediler verilmesi kararıydı.Kısaca Amerika ittifak bloğuna mali yardıma başlamıştı. 

Amerika içinde de bir yandan silah sanayi tam kapasite çalışırken bir yandan da ordu birlikleri yavaş yavaş savaş hazırlıklarına başlıyorlardı. Ülke yavaş yavaş bir savaş psikolojisine giriyordu.

Amerika'nın 1939'da savaşı çok uzak algılarken, 1941 başında bir anda taraf olmasının en büyük nedeni şüphesiz 45 günde tüm Batı Avrupa'yı işgal edebilmesiydi. Bu hikaye Orta ve Doğu Avrupa'daki her ülkede  tekrarlanmıştı. Almanlar yenilmez görünüyorlardı. Bu da Amerika'yı ne kadar coğrafi olarak korunaklı konumdaysa da korkutuyordu. 

Amerika'nın tedirgin olduğu bir şey de Hitler'in Amerika'yı işgal etmesiydi. Belki savaşa 70 yıl sonra bakınca bunun çok da olası olmadığı görülüyor ama 1941 de resme bakınca 1.5 yılda tüm Avrupa'yı ele geçirmiş bir Alman ordusunun buna teşebbüs edemeyeceğini kimse emin olamıyordu. 

Ayrıca Amerika'nın savaşa bir kenarından bulaşması kesinleştikçe insanlara bu savaşın nasıl anlatılacağı bir mesele haline gelmişti. Amerika'nın asla kendisine saldıramayacak bir orduya karşı savaşa gidip topraklarından uzaklarda askerlerini feda etmesi insanların tereddütsüz kabul edeceği bir durum değildi. Birinci dünya savaşında da aynı hikaye tekrarlanmıştı ve Alman'lar Amerika'ya karşı agresif bir denizaltı savaşına giriştiklerinden Amerika savaşa dahil olmuştu. Fakat bu sefer Almanlar da daha dikkatliydi.

Hitler'in aklında savaşın başından beri Sovyetler Birliğine saldırmak vardı. Hitler'in en büyük derdi German milletlerini Avrupa'da yaşadıkları yerlerin hakimi yapmak ve tek imparatorluk altına toplamaktı. Fransa ile ve İngiltere ile yaptığı mücadele kısmen Fransa'daki ve Benelux bölgesindeki German halklar, kısmen de bu ülkeler Almanya'ya karşı çıktığı içindi. Sovyetler Birliği ve içindeki Slav halkların ise Avrupa dışına atılması gerektiğini savunuyordu. Bunun için de Sovyetler Birliğine saldırma planı savaşın başından beri Hitler'in ajandasındaydı. 

Böyle bir planın peşindeyken, İngiltere Savaşında da hiç bir ilerleme sağlayamazken Hitler'in Amerika'yı tehdit etmesi hiç mantıklı değildi. 1941 Mayıs ayında Amerikan Life dergisine bir ropörtaj verip kendisi de aynı şeyi söylemişti. "Olası bir Batı Yarıküre istilası ayı istila etmek kadar fantastik"

Fakat Amerika savaşa hazır olmak için toplumun dikkatini savaşa vermesi gerektiğinin farkındaydı. Bunun için de en iyi aygıt korkuydu. Olası bir Alman işgali korkusu beslenmedi belki, ama kesinlikle bastırılmadı da. 1941 yılı başında Alman'lar çoktan düşman konumuna koyulmuşlardı. Alman'ların yapmasından en çok korkulan şey de ülke içindeki işbirlikçiler ve ajanlar yardımıyla ülkeyi zayıflatıp savaşa girmeleri durumunda güçsüz bırakmaktı. 

Bu işbirlikçilere Fifth Column yakıştırması yapılmıştı. Bu terim İspanyol İç Savaşı esnasında ilk kullanılmıştı. Madrid'i dört koldan kuşatan milliyetçi ordu birlikleri "beşinci kol" olarak da Madrid içindeki sempatizanların orduyu destekleyerek Madrid'in ele geçirilmesine yardımcı olacaklarını iddia etmişlerdi. Madrid kuşatmasının son günleri gerçekleşen sokak savaşları kısmen bunu doğruladı. Ve bu kavram bir anda medya'da çok yer buldu. Hemingway bu konuda bir oyun yazdı. Gazeteler İkinci Dünya Savaşı öncesi bu konuyu uzun uzun işledileri. Savaş esnasında da aynı şeyin Amerika'nın başına geleceği korkusu yayılmaya başladı.

1941 Haziran ayında Almanya Sovyetler Birliği'ne saldırdı. İlk anda çok ciddi ilerlemeler de kaydetti Almanlar. Fakat Sovyetler Birliğini Fransa kadar kolay nakavt edemeyecekleri kısa süre sonra ortaya çıktı. Kışa kadar istedikleri hedeflere ulaşamasalar da Almanlar Moskova'ya kadar ilerledi. İlerleme giderek daha zor bir hale geldi ve Moskova'yı alamayan Alman ordusu 1941 kışında Sovyetler Birliğinin toparlanmasına izin vermek zorunda kaldı. 

Fakat bu savaş Amerika'da hem Almanların kuvvetlerinin başka yere angaje olduğu, hem de yoruldukları kanısı yaratacağı yerde daha büyük bir korkuya yol açtı. Bunun bir sebebi Hitler'in cesaretiydi. Diğer sebep de Sovyetler Birliği içerisinde Stalinist politikaların çok da hayranı olmayan bir çok milletin Almanlara destek çıkmasıydı. İçimizdeki Almanlar paranoyası biraz daha büyüdü Amerika'da. 

1941 yılında çıkan tüm çizgi romanlarda neredeyse bu ruh hali egemen öğeydi. Timely karakterleri Sub-Mariner, Human Torch ve Captain America neredeyse tam zamanlı Nazi avcılarına dönüşmüştü. Bu dönem Sub-Mariner'ın bile kahraman sularında gezdiği dönemdi. Detective Comics tarafında ise Batman ve Superman başta olmak üzere tüm Detective Comics kahramanları sabotajcılara, Nazi işbirlikçilerine ve casuslara karşı mücadeleye girmişti. Bazı kahramanlar tekrar kurgulandı ve daha milliyetçi motiflerle boyandı. Örnek olarak Tex Thompson Mr. America alter ego'sunu kullanmaya başladı. 

Tabi şuna da dikkat çekmek lazım. Timely de, Detective Comics de yahudi kökenli yazar, çizer ve yöneticilerin ağırlıkta olduğu çizgi roman şirketleriydi. Bu savaş konusunda sokaktaki insandan da biraz daha taraftılar. Özellikle Timely Captain America ile birlikte ta en başından itibaren yerini belli etmiş, bu yüzden de bolca tehdit almıştı. 

Tabi bu durum çizgi roman satışlarını olumlu da etkiliyordu. Savaş ihtimali ekonomiyi canlandırmıştı. Silah fabrikaları ve savunma sanayine destek verilmeye başlamış ve bu iş kollarında istihdam artmıştı. Savaş psikolojisi de insanları kahramanların maceralarına, özellikle Nazilerle olan mücadelelerine yönlendriyordu. Çizgi roman'ın 1930'lardaki başarısı orjinalliği ve yeni şeyler ortaya çıkarmasıysa 1940'lardaki başarısı da Amerikan halkının hassas duyularını çok iyi yönetebilmesidir.

1941 yılı bu şekilde bir kıvılcım bekleyerek geçti ve beklenen kıvılcım 1941 sonunda çaktı.

Devamı: 

Savaş ve Wonder Woman