30 Eylül 2012 Pazar

Çizginin Doğuşu III

Malcolm Wheeler-Nicholson


Amerika için 1930'lu yıllar Büyük Buhran yılları olarak hatırlanır. 1929 yılında New Yok Dow Jones endeksi iki günde yaklaşık % 23 değer kaybetti. 20'li yıllar Amerika'da federal hükûmetin ülkenin kalkınması için büyük işler yaptığı,zenginlik ve refahın hakim olduğu, harcamaların, borçlanmaların giderek arttığı, ekonomik büyüklüğün ve borsa endekslerinin düzenli olarak büyüdüğü yıllardı. Bu borsa çöküşü ile birlikte işsizlik bir anda tarihi yüksek bir seviyeye ulaştı, bankalar ardı ardına battılar ve Amerika dört sene boyunca süren, etkileri ise İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar hissedilen bir ekonomik krize girdi.

Bu büyük ekonomik halka en önemli etkileri ticaretin durma noktasına gelmesi ve işsizliğin korkunç boyutlara ulaşması oldu. İnsanlar hayatta kalabilmek için ülkenin bir ucundan öbür ucuna gezici işçi olarak seyahat etmeye, ya da para kazanabilmek için değişik işler yapmaya başladılar. Amerika bir anda zengin ve refah içerisinde bir ülkeden çalışan ve işsiz kesimin büyük sıkıntılar çektiği bir ülke haline gelmişti.

Bu ortam içinde Malcolm Wheeler-Nicholson'ın yayın hayatına getireceği büyük yenilikler vardı. 


Büyük Buhran patladığında Wheeler-Nicholson Amerikan ordusunda süvari olarak görev yapmış ve binbaşı rütbesine kadar yükselmiş, 30'lu yaşlarının sonunda, yazmaktan ve kendini ifade etmekten keyif alan bir adamdı. Daha ordudayken savaş sanatı üzerine kitaplar yazmaya başlamıştı. 1922 yılında başkan Harding'e hitaben ordudaki emir komuta zincirini ve bazı üst rütbeli subayları eleştiren bir açık mektup yazdı. Başta New York Times olmak üzere tüm gazeteler bu sansasyonel mektubu birinci sayfaya taşıdı. Bu mektup Wheeler-Nicholson'ın divan-ı harb'de yargılanmasına ve sonunda da ordudan ayrılmasına yol açtı. 

1923'de ordudan ayrıldıktan sonra Wheeler-Nicholson kendini iyice yazmaya verdi. İlk önce popüler romanlar yazmaya çalıştıysa da devrin yaygın edebiyat akımı olan Pulp daha fazla ürün verdiği alan oldu. Görsel betimlemelerin ön planda olduğu basit hikayeli macera öyküleriydi bunlar. 

Binbaşı New York yayın dünyasında ünlü olmuştu. 1925 yılında hem kendi yapıtlarını kendi yayınlama düşüncesiyle, hem de o zamanın gözde sanat dalı olan bant karikatürlerden yayınlamak için Wheeler-Nicholson Inc. şirketini kurdu. Bu şirketin ilk büyük işi Robert Louis Stevenson'ın Define Adası romanını görselleştirerek bant karikatür olarak yayınlamaktı. 

Binbaşı Birinci Dünya Savaşından sonra bir süre Fransa'da görev yapmıştı ve eşi ailesi Fransa'da yaşayan bir İsveç aristokratı Elsa Sachsenhausen Bjorkböm'dü. Wheeler-Nicholson İnc.'in işleri iyi gitmeye başlayınca çift çocuklarıyla birlikte Fransa'da yaşamaya başladı. Elsa bu şekilde ailesine yakın olabiliyordu. 1929 krizi Binbaşıyı tam da bu ortamda buldu. Wheeler-Nicholson ailesi New York'a döndü. Artık kitap ya da bant karikatür satmak daha zordu ve binbaşının daha çok çalışması gerekmekteydi.

O zamanın yayın dünyasında bant karikatürler çok revaçtaydı. Çizgi roman dergisi olarak görülebilecek tüm dergiler bu tip bantları satın alarak tekrar basıyorlardı. Bu ortamda binbaşı herkesin izlediği yolu izlemeyip bant karikatür formatında mizah hikayeleri basmaktansa daha ciddi hikayeler ve konular üzerinden, daha kendi başına, çizgi roman formatında bir şeyler basmak istiyordu. Bu ekonomik olarak da cazipti çünkü bant karikatürlere verecek çok fazla parası yoktu. Yaratıcılık açısından baksanız da, ekonomik sebepleri ön plana çıkarsanız da bant karikatürden çizgi roman stiline geçişten binbaşının çok önemli bir payı olduğu kesindir. 

Binbaşı gibi düşünen başka yayıncılar da vardı tabi ve 30'lu yılların başında çizgi romanlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyordu. Binbaşı da 1934'de çizgi roman basmak amacıyla yeni bir şirket kurdu, bu şirketin adı National Allied Publications'dı. Bu şirket kendi özgün çizgi romanlarını üretecektir. Başka yayıncıların bantlarını alıp kullanmayacaktı. Şirket 1935 yılı şubat ayında ilk işini piyasaya çıkardı : New Fun : The Big Comic Magazine. 


Bu dergi tabloid gazete boyutundaydı. Yani 25cm x 38cm'lik bir boyutu vardı o zamanların çizgi romanları gibi.10¢'e satılıyordu. Bu fiyat bugünün parasıyla yaklaşık 1.70$'a karşılık geliyordu. Bir ekmek 8¢, bir galon benzin ise 10¢'di. 10¢ o zamanlar bir çizgi roman dergisinin ortalama fiyatıydı ve bu fiyat yaklaşık 30 sene hiç değişmedi. 

Dergi 36 sayfaydı, genelde bant karikatür formatında tek sayfalık mizahi çizgi hikayeler, aralara serpiştirilmiş yazılar ve resim sayfalarından oluşmaktaydı. Çizgi hikayelerin neredeyse hepsi bant karikatür mantığıyla bir sonraki sayıya devam edecek şekilde kurgulanmıştı. Hikayelerin tümü özgündü, bir kısmını binbaşı kendi yazıyordu. Böyle bir dergiyi çıkartmak ve devam ettirmek büyük bir riskti ama binbaşı bu riski almıştı ve zor da olsa da aldığı riskin karşılığını alacaktı.

Derginin ilk dört sayısı her ay bir sayı şeklinde yayınlandı. 5. sayı 1935'in ağustos ayında, 6. sayı ise ekim ayında yayınlandı. Bu deneme başarılı olmuştu ama Wheeler-Nicholson'ın istediği başka tür bir şeydi. 

Aralık ayında National Allied ikinci dergisini, New Comics'i yayınlamaya başladı. New Comics adeta günümüz çizgi romanının yolunda bir sonraki adımdı. Hikayeler ikişer sayfaya çıkmıştı. Baskı boyutu 20 cm x 27 cm ye gelmişti. Wheeler-Nicholson bu dergi için ikinci bir şirket kurdu: National Allied Newspaper Syndicate. Bu şirket herşeyiyle ilk şirketin aynısıydı, iki farklı şirket ile çalışmak binbaşının maliyetleri ve karları birbirinden ayırmak ve bir miktar vergiden kar etmek için düşündüğü bir yoldu. 


New Comics ile birlikte New Fun da More Fun adını aldı. More Fun da New Comics'e benzer bir yapıya büründü. İki dergi birlikte 1936 yılı boyunca yayınlandılar. Bu esnada iki dergide de mizah dozu bir miktar azalmıştı. Hala mizahi paneller yer alsa da diğer türde kısa hikayeler ağır basıyordu. Hikayeler üç dört sayfaya kadar büyümüşlerdi. En çok görülen temalar dedektiflik hikayeleri, macera hikayeleri, kurmaca savaş hikayeleri, tarihi hikayeler ve hayaletler basit gerçek üstü öğelerdi.

National Allied'ın dergileri çok fazla da olmasa satıyordu. Binbaşı dergileri pazarlayabilmek için büyük çaba harcıyordu. Bu tip özgün materyalden oluşan dergiler dağıtımcılar için yeniydi ve güvensizlik vardı. 

1937 yılında ilk önce New Comics adını değiştirerek New Adventure Comics oldu. Wheller-Nicholson'ın niyeti bu kitapta daha ciddi hikayeleri toplamak, mizahi hikayeleri ise More Fun Comics'de kullanmaktı. Aynı zamanda da yeni bir çizgi roman kitabının hazırlıklarına başlandı. Hatta bu kitabın yayınlanması için üçüncü bir şirket kurmayı düşünmeye başladı binbaşı. 

Bu yeni çizgi romanın  format olarak New Adventure Comics'e benzer olması planlandıysa da ton olarak biraz daha ciddi hikayeler ve karanlık bir görsellik kullanılmıştı. Bu kitap mart ayında ilk sayısıyla piyasaya çıktı ve günümüzde modern çizgi romanın ilk örneği olarak kabul edilmekte.

Devamı : Çizginin Doğuşu IV - Detective Comics

24 Eylül 2012 Pazartesi

Çizginin Doğuşu II

Çizgiden Romana


Çizgi romanı çizgi roman yapan şeyin ne olduğu tartışılabilecek bir nokta olduğundan çizgi roman tarihinin nerede başladığının çizgisini çekmek de zor. Mağara resimleri yazıdan bile geriye gidiyorlar. Ama bu eserlerin anlatım tarzında çizgi romandan önemli bir fark var, o da bir anı anlatmaları. Çizgi roman denilen şeyin biraz daha hareketli bir anlatıma sahip olması gerektiğini, bir hikayeyi değişen resimlerle anlattığını biliyoruz. 

Bu tarz bir anlatımı da bazı çok eski yazılı eserlerde bulmak mümkün. Hiyeroglif gibi bir çok eski resim temelli dilde anlatım günümüz yazısında olduğu gibi sadece tümceler kurularak değil, resimler yardımıyla bir olayın parçalarının ya da bir akışın süreçlerinin anlatılması şeklindeydi. Bir resim günümüz dillerindeki bir harfe karşılık gelebildiği gibi bir kavramın anlatılması için de kullanılabiliyordu. Bu anlatım şeklinin ise çizgi romandan en önemli farkı anlatılan kavramların ve görselliğin basit bir düzeyde kalmasıydı. Sembollerin daha karmaşık kavramları anlatmaları için bugünün yazısında olduğu gibi birleşmeleri ve etkileşmeleri gerekiyordu. Bu da anlatımı tam anlamıyla görsel bir anlatım olmaktan çıkarıyordu.


Avrupa'da Rönesans ile birlikte sanat dini bir ifade metodu olmaktan çıkıp gündelik hayatın bir parçası haline gelmeye başladı. Kültür etkileşimleri artıyor ve insanların söyleyecek şeyleri de yavaş yavaş çoğalıyordu. Baskı teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla insanlık tarihinin yazının bulunmasından sonraki ikinci büyük kültür devrimi gerçekleşiyordu. 17. yüzyılda insanların gündelik, siyasi ve sosyal konularda bilgiye ve fikirlere ulaşabilmelerini sağlayan gazeteler ortaya çıktı. 18. yüzyıl başında ise gazeteler artık olgunlaşmaya başlamış ve iyice toplumsal hayatın içine girmişti. Bu döneme karikatür özellikle Batı Avrupa ve Amerika gazetelerinde çok popüler bir anlatım şekli olarak ortaya çıktı. Bir fikri insanlara karikatürle çok daha çarpıcı ve esprili bir şekilde anlatabilmek mümkündü. Halk karikatürleri çok sevmişti. Resimler anlatımın halka inen bir dalının temelini oluşturmuşlardı. Konuşma balonları, paneller gibi temel karikatür kavramları bu dönemde ortaya çıktı. Bu kavramlar daha sonra da çizgi romanın da temelini oluşturacaktı.


Karikatür sanatı bu emekleme dönemindeki haliyle tam da çizgi romanın atası konumundaydı. Anlatım tarzı çizgi romanın ilk örneklerine çok benziyordu. Sadece karikatür resme daha yakındı; süreklilik, akış gibi kavramları barındırmıyordu. Daha çok politik ve sosyal konuları hicvetmek için çizildiğinden de bir hikaye anlatmak gibi bir kaygısı yoktu. Okuyanın zaten bildiği bir ortam içinde, bilinen karakterler ya da bilinen kavramlara karşılık gelen stereotip karakterler yardımıyla bir duygu verilmeye çalışılıyordu. 

19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yılları ise karikatür sanatının içerisinde çeşitli varyasyonların ortaya çıkışına tanıklık ettiler. Bu varyasyonların bazıları da tam da çizgi roman kavramının temellerini oluşturacak kavramları içlerinde taşıyorlardı. En önemli gelişme karikatürlerde anlatılan hikayelerin tek panelin ötesine geçmesine başlamasıydı. Genelde kullanılan metot 3-4 panelden oluşan bir anlatım metoduydu. Bu metot adeta bir fıkra kurgusuyla bir durumu bir iki adımda ortaya koyup, o durumla ilgili genelde hicivsel komik bir yargıyı son adımda, tempo tepeye ulaşmışken vermeye çalışıyordu. Bazen bu panellerin sayısı artarak bir ya da birden fazla sayfaya yayılacak kadar artabiliyordu.

Aynı zamanda karakterler de bu anlatım biçiminde sivrilmeye başlamışlardı. Karikatürsel anlatımın içerisinde zaman zaman kısa hikayelerin karikatür panelleri ile anlatılmasına kadar giden denemeler oluşmaya başlamıştı. Bu tarz artık karikatür ismiyle değil de comic strip ismiyle anılmaya başladı. Bant karikatür bu taraz Türkçe'de verilebilecek en yakın isim herhalde. Bu bantlar gazetelerde periyodik olarak yer alıyordu ve karakter temelli bantlar kısa süre sonra iyice yaygınlaştı. 


Bu tarz çizgi romanın neredeyse bir adım öncesiydi. Görsel ve stil adına çizgi romanlarda gördüğümüz her şey bu bantlarda da yer almaktaydı. Çizgi romanlardan tek farkları vardı. Hala karikatürlerle önemli bir ortak noktayı paylaşıyorlardı, kendi hikayelerini anlatmıyorlardı. Hala gerçek anlamda bir hikaye örgüsü yoktu bu bantlarda. Hikayeler ya gerçek dünyadan beslenen satirik ve hicivsel karakterdeydi, ya da sadece güldürme amaçlı, çok yüzeysel kurulmuş bir dünya betimleniyordu. Belki de çizgi romanların çocuklar için görülmesi alışkanlığı bu dönemdeki eğlencelik örnekler ile başlamıştı, kim bilir.

Yine de çizgi romanın ilk örnekleri ile bu dönemin bant karikatürleri karşılaştırıldığında birbirine çok benzer, hatta hangi döneme ait olduğu ayırt edilmekte zorluk çekilecek örnekler bulmak oldukça olası. Zira çizgi romana geçiş çok da keskin bir dönüşme olmadı. Bu dönemde çıkan bazı kitapları ilk çizgi roman örnekleri olarak anmak oldukça olası. Ama yine de halihazırda bir endüstri, özgün ürünler ya da üretim mantığı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu dönem çizgi romanın sanatsal bileşenlerinin tanımlandığı ve ortaya konulduğu dönemdi.

1920'li yıllarda  ise bant karikatürler adeta bantlarını aşmaya başladılar. Dünyanın bir çok yerinde artık bant karikatür tarzı çok popülerdi ve yavaş yavaş konular derinleşmeye, bant karikatürler kendi hikayelerini anlatma denemelerine girişmeye başlamışlardı. Bant karikatürlerin kitaplarda toplanması ile birlikte ilk çizgi roman örnekleri ortaya çıkmaya başladı. 

Çok da bilinmeyen bir şey, Tenten'in bu dönemin en güzel özeti olmasıdır. Tenten yayın hayatına bir bant karikatür olarak başlamıştır. Hergé Tenten'i ilk başta sipariş üzerine bant olarak çizerken bu bantlar çizgi roman formatında toparlanmaya başladı. İkinci Dünya Savaşından sonra ise Tenten kendi isminde haftalık bir çizgi roman dergisi altında yayınlanmaya devam etti ve Hergé'nin ölümüne kadar bu sürdü.

Çizgi roman da bu dönemde banttan özgürlüğünü yavaş yavaş ilan ederek ayrı bir tür olarak ortaya çıkmaya başladı. Avrupa'da, Uzak Doğuda ve Amerika'da çizgi roman kitapları görülmeye başladı. Bu kitapların ortaya çıkması yeni birer sanatsal akım olarak değil, halihazırda kuralları az çok belli olmuş bir tarzın değişik bir satış ve pazarlama stratejisi ile farklı bir kitleye, orta ve alt sınıfa yönelik olarak yayınlanmasıyla ortaya çıktı. 

1930'lu yılların sonunda Amerika'da bu tarz bir endüstri oluşmaya başladı. Artık comic strip yerine bantlar iyice terkedildiğinden comic book tabiri kullanılmaya başlanmıştı ve ilk örnekler dünyanın geri kalanındaki tarzdan çok da uzak değildi. Ama kısa zamanda Amerikan çizgi roman endüstrisi çok farklı konulara el attı ve çizgi romanlarda inanılmaz bir zenginleşme görülmeye başlandı. 20'lerin naif, çocuklara yönelik hikayelerinden bir anda içlerinde korku, heyecan ve macera barındıran gerçekçi hikayelere hızlı bir geçiş oldu. Tabi nasıl karikatür devriminin arkasında baskı teknolojileri varsa, bire bir etkileşmeseler bile üçüncü ve dördüncü büyük kültür devrimi sayılabilecek sinema ve radyo yayınlarının başlamasıyla çizgi romanların bir anda ciddi bir tür olarak ortaya çıkmaları arasında bir bağ olduğu da kesin. Superman'in ortaya çıkmasıyla Orson Wells'in meşhur War of the Worlds radyo oyununun yaklaşık aynı tarihlere denk gelmesi, ya da Fritz Lang'ın Metropolis'indeki robotların kısa zaman sonra çizgi roman sayfalarının değişmeyen kahramanları olması tesadüf değil tabi ki. 

1937 yılında Detective Comics isimli bir çizgi roman Amerika'da piyasaya çıktı ve bildiğimiz anlamda modern çizgi roman doğdu. Bu noktaya kadarki hikaye Amerika'ya özgü olmasa da bu noktadan sonra diğer ülkelerdeki çizgi roman kültürünü, tarzını ve hatta popüler kültür denen şeyin ilk örneklerini bu çizgi romanla başlayan Amerikan çizgi roman endüstrisi belirledi. 

Buraya kadar çizginin ve görsel sanatların çizgi roman haline gelene kadar ne tip değişiklikler geçirdiğini anlatmaya çalıştım. Hikayenin bir sonraki adımı ise çizginin doğuş hikayesinin ayrıntılarına inmek ve bu süreci anlatmak.

Devamı: Çizginin Doğuşu III - Malcolm Wheeler-Nicholson