24 Eylül 2012 Pazartesi

Çizginin Doğuşu II

Çizgiden Romana


Çizgi romanı çizgi roman yapan şeyin ne olduğu tartışılabilecek bir nokta olduğundan çizgi roman tarihinin nerede başladığının çizgisini çekmek de zor. Mağara resimleri yazıdan bile geriye gidiyorlar. Ama bu eserlerin anlatım tarzında çizgi romandan önemli bir fark var, o da bir anı anlatmaları. Çizgi roman denilen şeyin biraz daha hareketli bir anlatıma sahip olması gerektiğini, bir hikayeyi değişen resimlerle anlattığını biliyoruz. 

Bu tarz bir anlatımı da bazı çok eski yazılı eserlerde bulmak mümkün. Hiyeroglif gibi bir çok eski resim temelli dilde anlatım günümüz yazısında olduğu gibi sadece tümceler kurularak değil, resimler yardımıyla bir olayın parçalarının ya da bir akışın süreçlerinin anlatılması şeklindeydi. Bir resim günümüz dillerindeki bir harfe karşılık gelebildiği gibi bir kavramın anlatılması için de kullanılabiliyordu. Bu anlatım şeklinin ise çizgi romandan en önemli farkı anlatılan kavramların ve görselliğin basit bir düzeyde kalmasıydı. Sembollerin daha karmaşık kavramları anlatmaları için bugünün yazısında olduğu gibi birleşmeleri ve etkileşmeleri gerekiyordu. Bu da anlatımı tam anlamıyla görsel bir anlatım olmaktan çıkarıyordu.


Avrupa'da Rönesans ile birlikte sanat dini bir ifade metodu olmaktan çıkıp gündelik hayatın bir parçası haline gelmeye başladı. Kültür etkileşimleri artıyor ve insanların söyleyecek şeyleri de yavaş yavaş çoğalıyordu. Baskı teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla insanlık tarihinin yazının bulunmasından sonraki ikinci büyük kültür devrimi gerçekleşiyordu. 17. yüzyılda insanların gündelik, siyasi ve sosyal konularda bilgiye ve fikirlere ulaşabilmelerini sağlayan gazeteler ortaya çıktı. 18. yüzyıl başında ise gazeteler artık olgunlaşmaya başlamış ve iyice toplumsal hayatın içine girmişti. Bu döneme karikatür özellikle Batı Avrupa ve Amerika gazetelerinde çok popüler bir anlatım şekli olarak ortaya çıktı. Bir fikri insanlara karikatürle çok daha çarpıcı ve esprili bir şekilde anlatabilmek mümkündü. Halk karikatürleri çok sevmişti. Resimler anlatımın halka inen bir dalının temelini oluşturmuşlardı. Konuşma balonları, paneller gibi temel karikatür kavramları bu dönemde ortaya çıktı. Bu kavramlar daha sonra da çizgi romanın da temelini oluşturacaktı.


Karikatür sanatı bu emekleme dönemindeki haliyle tam da çizgi romanın atası konumundaydı. Anlatım tarzı çizgi romanın ilk örneklerine çok benziyordu. Sadece karikatür resme daha yakındı; süreklilik, akış gibi kavramları barındırmıyordu. Daha çok politik ve sosyal konuları hicvetmek için çizildiğinden de bir hikaye anlatmak gibi bir kaygısı yoktu. Okuyanın zaten bildiği bir ortam içinde, bilinen karakterler ya da bilinen kavramlara karşılık gelen stereotip karakterler yardımıyla bir duygu verilmeye çalışılıyordu. 

19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yılları ise karikatür sanatının içerisinde çeşitli varyasyonların ortaya çıkışına tanıklık ettiler. Bu varyasyonların bazıları da tam da çizgi roman kavramının temellerini oluşturacak kavramları içlerinde taşıyorlardı. En önemli gelişme karikatürlerde anlatılan hikayelerin tek panelin ötesine geçmesine başlamasıydı. Genelde kullanılan metot 3-4 panelden oluşan bir anlatım metoduydu. Bu metot adeta bir fıkra kurgusuyla bir durumu bir iki adımda ortaya koyup, o durumla ilgili genelde hicivsel komik bir yargıyı son adımda, tempo tepeye ulaşmışken vermeye çalışıyordu. Bazen bu panellerin sayısı artarak bir ya da birden fazla sayfaya yayılacak kadar artabiliyordu.

Aynı zamanda karakterler de bu anlatım biçiminde sivrilmeye başlamışlardı. Karikatürsel anlatımın içerisinde zaman zaman kısa hikayelerin karikatür panelleri ile anlatılmasına kadar giden denemeler oluşmaya başlamıştı. Bu tarz artık karikatür ismiyle değil de comic strip ismiyle anılmaya başladı. Bant karikatür bu taraz Türkçe'de verilebilecek en yakın isim herhalde. Bu bantlar gazetelerde periyodik olarak yer alıyordu ve karakter temelli bantlar kısa süre sonra iyice yaygınlaştı. 


Bu tarz çizgi romanın neredeyse bir adım öncesiydi. Görsel ve stil adına çizgi romanlarda gördüğümüz her şey bu bantlarda da yer almaktaydı. Çizgi romanlardan tek farkları vardı. Hala karikatürlerle önemli bir ortak noktayı paylaşıyorlardı, kendi hikayelerini anlatmıyorlardı. Hala gerçek anlamda bir hikaye örgüsü yoktu bu bantlarda. Hikayeler ya gerçek dünyadan beslenen satirik ve hicivsel karakterdeydi, ya da sadece güldürme amaçlı, çok yüzeysel kurulmuş bir dünya betimleniyordu. Belki de çizgi romanların çocuklar için görülmesi alışkanlığı bu dönemdeki eğlencelik örnekler ile başlamıştı, kim bilir.

Yine de çizgi romanın ilk örnekleri ile bu dönemin bant karikatürleri karşılaştırıldığında birbirine çok benzer, hatta hangi döneme ait olduğu ayırt edilmekte zorluk çekilecek örnekler bulmak oldukça olası. Zira çizgi romana geçiş çok da keskin bir dönüşme olmadı. Bu dönemde çıkan bazı kitapları ilk çizgi roman örnekleri olarak anmak oldukça olası. Ama yine de halihazırda bir endüstri, özgün ürünler ya da üretim mantığı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu dönem çizgi romanın sanatsal bileşenlerinin tanımlandığı ve ortaya konulduğu dönemdi.

1920'li yıllarda  ise bant karikatürler adeta bantlarını aşmaya başladılar. Dünyanın bir çok yerinde artık bant karikatür tarzı çok popülerdi ve yavaş yavaş konular derinleşmeye, bant karikatürler kendi hikayelerini anlatma denemelerine girişmeye başlamışlardı. Bant karikatürlerin kitaplarda toplanması ile birlikte ilk çizgi roman örnekleri ortaya çıkmaya başladı. 

Çok da bilinmeyen bir şey, Tenten'in bu dönemin en güzel özeti olmasıdır. Tenten yayın hayatına bir bant karikatür olarak başlamıştır. Hergé Tenten'i ilk başta sipariş üzerine bant olarak çizerken bu bantlar çizgi roman formatında toparlanmaya başladı. İkinci Dünya Savaşından sonra ise Tenten kendi isminde haftalık bir çizgi roman dergisi altında yayınlanmaya devam etti ve Hergé'nin ölümüne kadar bu sürdü.

Çizgi roman da bu dönemde banttan özgürlüğünü yavaş yavaş ilan ederek ayrı bir tür olarak ortaya çıkmaya başladı. Avrupa'da, Uzak Doğuda ve Amerika'da çizgi roman kitapları görülmeye başladı. Bu kitapların ortaya çıkması yeni birer sanatsal akım olarak değil, halihazırda kuralları az çok belli olmuş bir tarzın değişik bir satış ve pazarlama stratejisi ile farklı bir kitleye, orta ve alt sınıfa yönelik olarak yayınlanmasıyla ortaya çıktı. 

1930'lu yılların sonunda Amerika'da bu tarz bir endüstri oluşmaya başladı. Artık comic strip yerine bantlar iyice terkedildiğinden comic book tabiri kullanılmaya başlanmıştı ve ilk örnekler dünyanın geri kalanındaki tarzdan çok da uzak değildi. Ama kısa zamanda Amerikan çizgi roman endüstrisi çok farklı konulara el attı ve çizgi romanlarda inanılmaz bir zenginleşme görülmeye başlandı. 20'lerin naif, çocuklara yönelik hikayelerinden bir anda içlerinde korku, heyecan ve macera barındıran gerçekçi hikayelere hızlı bir geçiş oldu. Tabi nasıl karikatür devriminin arkasında baskı teknolojileri varsa, bire bir etkileşmeseler bile üçüncü ve dördüncü büyük kültür devrimi sayılabilecek sinema ve radyo yayınlarının başlamasıyla çizgi romanların bir anda ciddi bir tür olarak ortaya çıkmaları arasında bir bağ olduğu da kesin. Superman'in ortaya çıkmasıyla Orson Wells'in meşhur War of the Worlds radyo oyununun yaklaşık aynı tarihlere denk gelmesi, ya da Fritz Lang'ın Metropolis'indeki robotların kısa zaman sonra çizgi roman sayfalarının değişmeyen kahramanları olması tesadüf değil tabi ki. 

1937 yılında Detective Comics isimli bir çizgi roman Amerika'da piyasaya çıktı ve bildiğimiz anlamda modern çizgi roman doğdu. Bu noktaya kadarki hikaye Amerika'ya özgü olmasa da bu noktadan sonra diğer ülkelerdeki çizgi roman kültürünü, tarzını ve hatta popüler kültür denen şeyin ilk örneklerini bu çizgi romanla başlayan Amerikan çizgi roman endüstrisi belirledi. 

Buraya kadar çizginin ve görsel sanatların çizgi roman haline gelene kadar ne tip değişiklikler geçirdiğini anlatmaya çalıştım. Hikayenin bir sonraki adımı ise çizginin doğuş hikayesinin ayrıntılarına inmek ve bu süreci anlatmak.

Devamı: Çizginin Doğuşu III - Malcolm Wheeler-Nicholson

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder