1 Haziran 2016 Çarşamba

Savaş ve Wonder Woman II

Wonder Woman

National Publications 1941 yılı içerisinde yayınladığı çizgi roman dergisi sayısını agresif bir şekilde arttırmaya devam etti. 1930'ların dedektif havasından biraz çıkılmıştı. Daha fantastik kahramanlar ortaya çıkıyordu artık. 

1941 Ekim'inde bu kategoride iki kahraman birden More Fun Comics #73 ile birlikte hayat buldu.



İki karakteri yaratan isim de National'ın yeni transferlerinden Mort Weisinger'di. Weisinger Mart 1941 de Superman ve Batman yayınlarına yardımcı editörlük yapmak için National'a katılmıştı. Bir yandan da yeni karakterler için fikirler geliştirmekteydi.

Green Arrow dönemin popüler dizi filmlerinden (sinemalarda her hafta 20 şer dakikalık bölümler halinde gösterilen, tipik olarak 10-15 bölüm süren film) The Green Archer'ın bir uyarlamasıydı. 

Weisinger çizgi roman dünyasından önce bilimkurgu yazarlarını temsil ettiği bir ajansa sahipti ve dönemin önemli bilimkurgu yazarlarından H.P. Lovecraft, Ray Bradbury ve daha bir çok yazar Weisinger'in ajansı tarafından temsil ediliyordu. Aquaman'de şüphesiz Weisinger'in bu bilim kurgu birikiminden sentezlenmiş bir karakterdi.

İki karakter'de Golden Age boyunca çok da önemli yer tutmasalar da daha sonraki devirlerde tekrar ver tekrar kurgulanarak özgün ve ön planda yer alan karakterler olmayı başardılar.

Fakat aynı dönemde National'ın yayınlamaya başladığı bir karakter vardı ki ilk göründüğü kareden itibaren her şeyi ciddi anlamda değiştirdi.

1940 yılında çizgi roman sektörü büyüyüp de dikkat çekici bir medya kolu haline gelince çizgi romanların sosyal, pedagojik ve ahlaki etkileri de ilk defa tartışılmaya başladı. Bu tartışma farklı şekillerde uzun yıllar sürecek bir tartışmaydı. 1940'ların başındaki odağı ise çocuklardı. Çizgi roman o dönem çocuklar için ucuz bir eğlence olarak görülmekteydi. Belli çevreler ise bu ucuz eğlencenin çocuklara doğru ahlaki mesajları verip vermediğini sorgulamaktaydı.

Max Gaines bu konuda yükselmeye başlayan sesler daha da yükselmeden en iyi savunma saldırıdır yöntemiyle bir şeyler yapmaya karar verdi. National Allied bir yayın danışma kurulu kuracaktı ve bu grupta psikoloji, pedagoji ve hukuk alanında yetkin insanlar olacaktı. Bu şekilde bir kontrol mekanizması kurmayı ve insanların çizgi romanların zararlı olduğu düşüncesine kapılmamasını sağlamayı amaçlıyordu. Bu yayın kurulundaki isimlerden biri de William Moulton Marston isimli bir avukat ve psikologdu.


Marston  1930'lar ve 40'lar Amerika'sının renkli kişiliklerinden biriydi. Harvard'dan bir hukuk derecesine ve psikoloji doktorasına sahipti. Universal Stüdyolarının halkla ilişkiler müdürüydü. Psikoloji konusunda popüler dergilerde makaleler yazıyordu. İnsanın çevresiyle duygusal iletişim içinde olduğu Marston'ın en derinden inandığı şeylerden biriydi. Duygusal bir harmoninin insanın çevresiyle ve etrafındakilerle sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için şart olduğunu savunuyordu. Bunu da en iyi kadınların yapabildiğini düşünüyordu. Belki bu yüzden dolayı bir manace a trois içinde, yani iki kadınla birlikte yaşıyordu.

Gaines Marston'ı bir dergide okuduğu çizgi romanlar hakkındaki bir ropörtajdan dolayı National'ın yayın kuruluna davet etti. Bu röportajda  Marston çizgi romanların gülüp geçilecek ucuz bir çocuk eğlencesi olmadığını, ciddiye alınmaları gerektiğini ama doğru mesajları ve eğitimi verebilecek potansiyelde olmalarına karşın çizgi romanların bu potansiyellerini layıkıyla yerine getirmediklerini belirtiyordu. National ile çalışmaya başladıktan sonra da Gaines'e sunduğu fikirlerden biri bir kadın kahramanı National'ın portföyüne katmaktı.

Amerika'da 1920'de kadınlar tam anlamıyla seçme hakkı kazanmıştı. Giderek toplumda erkekler ile eşit yere yaklaşıyorlardı. Özellikle kapitalist düzenin en önemli gereksinimlerinden biri kadının da üretime katılması ve salt tüketen bir birey olmamasıydı. Fakat güçlü kadın imgesi ve bu imgeye uyan kadınlar toplumda hala ilginçlik olarak görülüyordu.

Çizgi romanlarda da durum farklı değildi. Çizgi romanlar kadın karakterleri de barındırıyordu. Ama bu kadınlar ya kötü femme fatale'ler, ya ana kahramanın kız arkadaşı ya da ana kahramanın yardımcısıydı. Zaten kahramanlar çoğunlukla oldukça maço karakterli olup sonuçlara kaba kuvvetle ulaşıyorlardı. Bu kurgu içinde kadın karakterler birer dekorasyon malzemesi olarak kalıyorlardı.

Marston'ın önerdiği bu erkek karakterlerin kadın bedenindeki birer kopyaları değil, tam tersine işleri Marston'ın oldukça değerli bulduğu kadınlara ait becerilerle halleden bir karakterdi. Bu karakteri yazmaya kendi girişti hatta. Şubat 1941'de Marston bu kahramanın ilk hikayesini yazmıştı. Karakterin düzenlemelerle son haline gelmesi ve çizilmesi yıl sonunu bulacaktı. Ekim 1941'de All-Star Comics'in son sayfaları bu kahramanın ortaya çıkış hikayesine ayrıldı. Kasım 1941'de çıkan yeni National dergisi Sensation Comics özellikle bu kahramana ayrılmıştı.


Wonder Woman daha önce kimsenin eşini benzerini görmediği bir karakterdi. Gerçek adı Diana olan Wonder Woman bir Amazon kabilesinin kraliçesinin kızıydı ve Afrodit tarafından savaşı bitirmek için erkeklerin dünyasına gönderilmişti. Marston burada kanlı İkinci Dünya Savaşını ancak bir kadının bitirebileceğini bir alegori haline getirmişti.

İnsanüstü güçlere sahip Diana, Steve Trevor adında Amazon kabilesinin yaşadığı Paradise Adasına düşen Amerikalı bir  pilota aşık olur ve onunla birlikte Amerika'ya dönerek orduya sekreter olarak çalışmaya başlar. Bir yandan da gizli kimliğiyle süper kahramanlık icra etmektedir.

Fakat Wonder Woman'ın süper kahramanlığı da kendine özgüdür. Çoğu zaman kadınlardan yardım alır. Devrin kahramanlarına göre daha çok aklını ve duygularını kullanır. Tek zayıf yanı kollarındaki bilekliklerin bir erkek tarafından zincirlenmesi durumunda güçlerini kaybetmesidir. Bu alegori herhalde çizgi roman tarihindeki en net feminist mesajı içermektedir desem abartı olmaz.

Bu şekilde Wonder Woman da National Allied'ın nazilere karşı savaş veren süper kahraman ekibine katılır. Wonder Woman çizgi roman dünyasında ufak çaplı bir şok yaratır Sensation Comics'in ilk sayısıyla. Ama bu şok Amerika'nın 1941 Aralığında yaşadığı başka bir şok ile hemen unutulur.

7 Aralık 1941'de Japon İmparatorluğu Hawai'deki Pearl Harbor adasındaki Amerikan donanmasına yıkıcı bir saldırıda bulunur. Hemen arkasından Amerika savaşa girer. Gelişi aylardır beklenen olay şok bir şekilde gerçekleşmiştir.  1942 ve sonraki iki yıl Amerika için herşeyin farklılaştığı zamanlar olacaktır ve bu çizgi roman sayfalarına da yansıyacaktır.

Devamı:

Savaş Dönemi Çizgi Romanları

23 Haziran 2015 Salı

Savaş ve Wonder Woman I

Oynayan Taşlar

1941 yılı sonbaharında Joe Simon ve Jack Kirby Timely Comics'in yıldızlarıydı. Captain America 9 sayıyı geride bırakmıştı. 10. sayı hazırlanıyordu. Joe Simon Timely'nin editörüydü, yani sanatsal anlamda derginin patronuydu. Jack Kirby ise sanat yönetmeniydi. İkili ürütken bir dönemlerindeydi. Her üretken dönem gibi bu dönem de çok uzun sürmeyecekti.

Simon ile Kirby 1940 yılında Martin Goodman ile anlaşırken Captain America'nın karından toplam % 25 pay ve maaş şeklinde bir anlaşma yapmışlardı. Bu o zaman için fena bir anlaşma değildi. (Hatta bugünün şartları için bile hiç fena bir anlaşma değil.) Fakat Timely'nin muhasebecilerinen biri bir gün Simon'a çok canını sıkacak bir şey çıtlattı. Simon ve Kirby'nin Captain America'dan aldığı yüzdeler aslında Martin Goodman tarafından traşlanıyordu. Tüm şirkette kardan yüzde alan tek ikili Simon ve Kirby'idi. Bu yüzden Goodman şirketin neredeyse tüm giderlerini Captain America kalemi altına kaydırmış ve Captain America'nın karını muhasebe oyunlarıyla düşük göstermişti. Bu sayede Simon ve Kirby'e de az bir para veriyordu. O dönemde Simon'ın haftada $ 75, Kirby'nin de $ 85 kazandığı yazılıp çizilse de bunun aldıkları yüzdeler dahil mi olduğuna çok emin değilim.

Yine de bu rakam Simon ve Kirby için pek yüksek değildi ve aldıkları kar yüzdesi bu rakamı biraz arttırsa bile Goodman'ın muhasebe numaralarının rakamın çok da artmasını engelleyeceği açıktı. Simon ve Kirby bunun üstüne Harry Donenfeld'in kapısını çaldılar. 

National Publications 1941 yılı sonunda $2.6 milyonluk bir şirket haline gelmişti. Bunda en büyük pay şüphesiz Shuster ve Siegel'ın Superman'in haklarını Donenfeld'e satmış olmaları ve Superman'in para basmasıydı. Donenfeld'in Simon ve Kirby'i DC kadrosuna katması hiç de zor olmadı. İkili haftada toplam $500'lük bir anlaşmayla National Allied ile anlaştılar. 

Bu haber kısa süre sonra Timely ofisinde duyuldu. Simon ve Kirby o zaman hala Captain America #10 ile uğraşmaktaydılar. Ayrılıkları tatsız oldu. Herkesin tüm odağı onlar olmuştu. Goodman hem onlara kızgındı, hem de uğraştıkları sayıları bitirmelerini rica etti onlardan. Captain America #10 ikilinin Timely için yaptığı son iş oldu. 


Timely bir anda gerçekten zor bir duruma düşmüştü. Captain America'nın arkasındaki ikilinin gitmesi bir yana editörlerini kaybetmişlerdi. Stanley Lieber isminde daha 19 yaşına gelmemiş bir genç Joe Simon yerine geçici olarak editörlük koltuğuna oturdu.

Lieber amcasının referansıyla 1939'da Timely'de işe başlamıştı. İlk görevi asistanlıktı. Çizerlerin mürekkep hokkalarını dolduruyor, onlara yemek ve kahve getiriyordu. Kısa süre sonra "text filler" olarak üretim sürecine yardımcı olmaya başladı, yani yazarların yazdıkları metinleri çizimlerde çizerler tarafından boş bırakılan yerlere yazıyordu. 

Lieber 1941'de ilk önce Headline Hunter ile ilk defa yazar ayakkabılarını giydi, daha sonra The Destroyer ilk yarattığı kahraman oldu. Daha çok gençti ama Timely içindeki en çok umut vadeden ve en çalışkan isimdi. 

Lieber bu fırsatı iyi kullandı. Hatta mükemmel kullandı. Geçici olarak geldiği editörlük görevini 1972'ye kadar 30 yıl sürdürdü. Şirketin genel müdürlüğünü yaptı. Timely Marvel Comics'e dönüştükten sonra şirketin bugüne kadar yüzü olmaya devam etti. Hala her Marvel filminde aradığımız yüz o. Headline Hunter'a attığı ilk imzada ismini kullanmamıştı, zira ismini daha ciddi ve büyük eserler verdiğinde kullanmayı planlıyordu. İsmini hiç duyamadık ama o günden bugüne (tabi ciddi eserler vermediğinden değil). Onu hep Headline Hunter'a attığı ilk imzadaki isimle bildik: Stan Lee. 


Devamı: 

Savaş ve Wonder Women II 
Oynayan Taşlar Büyüyor

30 Mayıs 2015 Cumartesi

1941, Yaklaşan Savaş, Büyüyen Çizgi Romanlar II

Savaşın Ayak Sesleri: Fifth Column

1941 yılı başında Captain America raflarda yerini alırken Avrupa ve uzak doğudaki savaş tüm hızıyla sürmekteydi. Avrupa'nın büyük bir kısmı Alman hakimiyeti altına girmişti. İngilizler ve Özgür Fransız Ordusu dünyanın değişik yerlerinde Alman ve İtalyan ordularını durdurmaya çalışıyorlardı. Çin içerisindeki milliyetçi ve komünist gruplar işgalci Japon'lara karşı bir direniş hareketi başlatmaya çalışıyorları. Bir yandan ise Almanya ve Japonya'nın askeri ilerleyişi durmuyordu.



Savaş Amerika'ya eskisi kadar uzak değildi. Alman sempatizanı gruplar ve kişiler hala savaş dışı kalınması gerektiğini savunsa da sesler daha az çıkıyordu. Amerikan'ların İngiltere, Fransa ve Çin'in oluşturduğu bloğa yakınlaşıp eğer savaşa girerse de o blokta gireceği kesindi. Bunu resmiyete döken şey de belki Mart 1941'de başkan Roosvelt'in imzaladığı ve ittifak bloğu ülkelerine savaş bitince ödemeleri başlayacak büyük krediler verilmesi kararıydı.Kısaca Amerika ittifak bloğuna mali yardıma başlamıştı. 

Amerika içinde de bir yandan silah sanayi tam kapasite çalışırken bir yandan da ordu birlikleri yavaş yavaş savaş hazırlıklarına başlıyorlardı. Ülke yavaş yavaş bir savaş psikolojisine giriyordu.

Amerika'nın 1939'da savaşı çok uzak algılarken, 1941 başında bir anda taraf olmasının en büyük nedeni şüphesiz 45 günde tüm Batı Avrupa'yı işgal edebilmesiydi. Bu hikaye Orta ve Doğu Avrupa'daki her ülkede  tekrarlanmıştı. Almanlar yenilmez görünüyorlardı. Bu da Amerika'yı ne kadar coğrafi olarak korunaklı konumdaysa da korkutuyordu. 

Amerika'nın tedirgin olduğu bir şey de Hitler'in Amerika'yı işgal etmesiydi. Belki savaşa 70 yıl sonra bakınca bunun çok da olası olmadığı görülüyor ama 1941 de resme bakınca 1.5 yılda tüm Avrupa'yı ele geçirmiş bir Alman ordusunun buna teşebbüs edemeyeceğini kimse emin olamıyordu. 

Ayrıca Amerika'nın savaşa bir kenarından bulaşması kesinleştikçe insanlara bu savaşın nasıl anlatılacağı bir mesele haline gelmişti. Amerika'nın asla kendisine saldıramayacak bir orduya karşı savaşa gidip topraklarından uzaklarda askerlerini feda etmesi insanların tereddütsüz kabul edeceği bir durum değildi. Birinci dünya savaşında da aynı hikaye tekrarlanmıştı ve Alman'lar Amerika'ya karşı agresif bir denizaltı savaşına giriştiklerinden Amerika savaşa dahil olmuştu. Fakat bu sefer Almanlar da daha dikkatliydi.

Hitler'in aklında savaşın başından beri Sovyetler Birliğine saldırmak vardı. Hitler'in en büyük derdi German milletlerini Avrupa'da yaşadıkları yerlerin hakimi yapmak ve tek imparatorluk altına toplamaktı. Fransa ile ve İngiltere ile yaptığı mücadele kısmen Fransa'daki ve Benelux bölgesindeki German halklar, kısmen de bu ülkeler Almanya'ya karşı çıktığı içindi. Sovyetler Birliği ve içindeki Slav halkların ise Avrupa dışına atılması gerektiğini savunuyordu. Bunun için de Sovyetler Birliğine saldırma planı savaşın başından beri Hitler'in ajandasındaydı. 

Böyle bir planın peşindeyken, İngiltere Savaşında da hiç bir ilerleme sağlayamazken Hitler'in Amerika'yı tehdit etmesi hiç mantıklı değildi. 1941 Mayıs ayında Amerikan Life dergisine bir ropörtaj verip kendisi de aynı şeyi söylemişti. "Olası bir Batı Yarıküre istilası ayı istila etmek kadar fantastik"

Fakat Amerika savaşa hazır olmak için toplumun dikkatini savaşa vermesi gerektiğinin farkındaydı. Bunun için de en iyi aygıt korkuydu. Olası bir Alman işgali korkusu beslenmedi belki, ama kesinlikle bastırılmadı da. 1941 yılı başında Alman'lar çoktan düşman konumuna koyulmuşlardı. Alman'ların yapmasından en çok korkulan şey de ülke içindeki işbirlikçiler ve ajanlar yardımıyla ülkeyi zayıflatıp savaşa girmeleri durumunda güçsüz bırakmaktı. 

Bu işbirlikçilere Fifth Column yakıştırması yapılmıştı. Bu terim İspanyol İç Savaşı esnasında ilk kullanılmıştı. Madrid'i dört koldan kuşatan milliyetçi ordu birlikleri "beşinci kol" olarak da Madrid içindeki sempatizanların orduyu destekleyerek Madrid'in ele geçirilmesine yardımcı olacaklarını iddia etmişlerdi. Madrid kuşatmasının son günleri gerçekleşen sokak savaşları kısmen bunu doğruladı. Ve bu kavram bir anda medya'da çok yer buldu. Hemingway bu konuda bir oyun yazdı. Gazeteler İkinci Dünya Savaşı öncesi bu konuyu uzun uzun işledileri. Savaş esnasında da aynı şeyin Amerika'nın başına geleceği korkusu yayılmaya başladı.

1941 Haziran ayında Almanya Sovyetler Birliği'ne saldırdı. İlk anda çok ciddi ilerlemeler de kaydetti Almanlar. Fakat Sovyetler Birliğini Fransa kadar kolay nakavt edemeyecekleri kısa süre sonra ortaya çıktı. Kışa kadar istedikleri hedeflere ulaşamasalar da Almanlar Moskova'ya kadar ilerledi. İlerleme giderek daha zor bir hale geldi ve Moskova'yı alamayan Alman ordusu 1941 kışında Sovyetler Birliğinin toparlanmasına izin vermek zorunda kaldı. 

Fakat bu savaş Amerika'da hem Almanların kuvvetlerinin başka yere angaje olduğu, hem de yoruldukları kanısı yaratacağı yerde daha büyük bir korkuya yol açtı. Bunun bir sebebi Hitler'in cesaretiydi. Diğer sebep de Sovyetler Birliği içerisinde Stalinist politikaların çok da hayranı olmayan bir çok milletin Almanlara destek çıkmasıydı. İçimizdeki Almanlar paranoyası biraz daha büyüdü Amerika'da. 

1941 yılında çıkan tüm çizgi romanlarda neredeyse bu ruh hali egemen öğeydi. Timely karakterleri Sub-Mariner, Human Torch ve Captain America neredeyse tam zamanlı Nazi avcılarına dönüşmüştü. Bu dönem Sub-Mariner'ın bile kahraman sularında gezdiği dönemdi. Detective Comics tarafında ise Batman ve Superman başta olmak üzere tüm Detective Comics kahramanları sabotajcılara, Nazi işbirlikçilerine ve casuslara karşı mücadeleye girmişti. Bazı kahramanlar tekrar kurgulandı ve daha milliyetçi motiflerle boyandı. Örnek olarak Tex Thompson Mr. America alter ego'sunu kullanmaya başladı. 

Tabi şuna da dikkat çekmek lazım. Timely de, Detective Comics de yahudi kökenli yazar, çizer ve yöneticilerin ağırlıkta olduğu çizgi roman şirketleriydi. Bu savaş konusunda sokaktaki insandan da biraz daha taraftılar. Özellikle Timely Captain America ile birlikte ta en başından itibaren yerini belli etmiş, bu yüzden de bolca tehdit almıştı. 

Tabi bu durum çizgi roman satışlarını olumlu da etkiliyordu. Savaş ihtimali ekonomiyi canlandırmıştı. Silah fabrikaları ve savunma sanayine destek verilmeye başlamış ve bu iş kollarında istihdam artmıştı. Savaş psikolojisi de insanları kahramanların maceralarına, özellikle Nazilerle olan mücadelelerine yönlendriyordu. Çizgi roman'ın 1930'lardaki başarısı orjinalliği ve yeni şeyler ortaya çıkarmasıysa 1940'lardaki başarısı da Amerikan halkının hassas duyularını çok iyi yönetebilmesidir.

1941 yılı bu şekilde bir kıvılcım bekleyerek geçti ve beklenen kıvılcım 1941 sonunda çaktı.

Devamı: 

Savaş ve Wonder Woman

7 Aralık 2014 Pazar

1941, Yaklaşan Savaş, Büyüyen Çizgi Romanlar I

Captain America

1940 yılında Joe Simon Timely Comics editörü olma hikayesini daha önce anlatmıştım. Fakat hikayenin anlattığım kısmı aslında elmanın yarısıydı.

Joe Simon Fox'da çalışırken ve diğer dergiler için de freelance materyal çizerken Jack Kirby isminde bir genç Fox'da çalışmaya başlar. Daha önce Eisner-Iger stüdyosunda çalışmıştır. O da yahudi kökenli bir aileden gelmektedir. Joe Simon hem Kirby ile aynı dünyadan bir insandır, hem de New York City dışından olmasıyla (Joe Simon Rochester ve Syracuse kökenliydi), bir takım elbiseyle çalışmasıyla ve tahminen editörlük yapmasıyla Jack Kirby'i çok etkiler.

Joe Simon'da Jack Kirby'nin ilk işlerini çok beğenir. Onun çok yetenekli olduğunu düşündüğünü hemen yüzüne söyler. Kirby'nin buna cevabı birlikte bir şeyler yapabilecekleri olur. İkili Fox'da birlikte çalışıyordur zaten. Dışarı yaptıkları işleri de birlikte yapmaya başlarlar. Joe Simon Timely'e geçip de ilk editör olduğunda da yanında Kirby vardır; o da Timely'nin ilk sanat direktörü olmuştur.

Bu ortaklık 25 sene sürecektir.


Simon ve Kirby'nin Timely'de ilk büyük işleri Martin Goodman için yeni bir kahraman yaratmaktır. Bu kahramanın ilk taslağını Joe Simon oluşturur. Adı "Super America"'dır. Fakat daha sonra orjinal bir iş yapmadığı hissi Simon'ı çok rahatsız eder. Kendi deyimiyle "Ortalıkta çok fazla süper vardır. Fakat hiç Yüzbaşı (İng. Captain) bulunmamaktadır." İsim Captain America olarak değiştirilir.


Yıllarca biz onu Kaptan Amerika olarak bilsek de aslında o Yüzbaşı Amerika'dır. Steve Rogers ülkesini savunmak için askere giden fakat fiziksel olarak çok güçsüz olduğunu için reddedilen bir Amerikalıdır. Askeri bir deneyde denek olarak kullanılır. Steve Rogers'a bir serum verilir ve fiziksel olarak çok güçlü bir hale gelir. Bu haliyle orduya alınan Rogers Captain America adıyla kötüler ve düşmanlarla savaşmaya başlar.

Captain America Batman'in başını çektiği ve diğer Timely karakteri Human Torch'un da Toro ile katıldığı çocuk yan karakter furyasını daha başından beri takip etmişti. Bucky Steve Rogers'ın birliğinin maskotu bir çocuktu ve Captain America'nın gizli kimliğini tesadüfen öğrendikten sonra onunla birlikte maceralara girmeye başlamıştı.

Martin Goodman Captain America'yı hemen piyasa ile buluşturmak istiyordu. Bu yüzden Torch ya da Sub-mariner gibi Marvel Mystery Comics içinde yer almadı. Daha ilk macerasında kendi isminde bir dergisi vardı : Captain America Comics. 1941 Ocak ayında derginin ilk sayısı çıktı. Joe Simon ve Kirby 10 yıl boyunca Captain America'yı çizmek, karşılığında da kardan %25 almak için bir anlaşma yapmışlardı Martin Goodman ile.

Martin Goodman Captain America konusunda oldukça hırslıydı. Daha ilk sayıdan tek karakterlik bir dergi olarak ortaya çıkmak çizgi roman tarihi için bir ilkti. DC'nin Batman'da yaptığını da ha ilk sayıdan Captain America için de Timely yapmaya başladı, bir çizer ekibi kurdu. Genç çizerler Al Gabrielle ve Al Avison'da Kirby ile birlikte çizim işine ardım ediyorlardı. Bu ekip Golden Age sonuna kadar benzer bir tarzı başarıyla tutturarak üretken bir şekilde Captain America hikayeleri çizecektiler.

Captain America Comics'in ilk sayısı da 1 milyon civarı bir satış rakamına ulaştı. Kapakta Captain America Hitler'e bir yumruk atmaktaydı. DC'nin üstü kapalı savaş göndermelerinden sonra Marvel iyice savaşı ve Nazi düşmanlığını kapağa taşımıştı. Amerika hala savaştan uzaktaydı ama çizgi roman sektöründeki bu değişimden bir şeylerin yaklaşmakta olduğunu görmek mümkündü.

Öbür yandan Martin Goodman mutludur. Joe Simon ve Jack Kirby'de mutludur. Çizgi roman sektörü büyümektedir.

Devamı:

1941, Yaklaşan Savaş, Büyüyen Çizgi Romanlar II

Savaşın Ayak Sesleri: Fifth Column

11 Ocak 2013 Cuma

Justice Society of America V

Süper Kahraman Patlaması ve Justice Society of America


1940 yılı içerisinde DC kahraman portfolyosunu oldukça güçlendirdi. Superman ve Batman DC'nin iki yıldızıydı. Daha önce Sandman'den de bahsetmiştik. 1940 yılında bu kahramanların yanına yeni ve önemli kahramanlar eklendi.

1940 yılının Ocak ayında DC çatısı altındaki All-American Comics bünyesindeki ikinci dergi yayınlanmaya başladı: Flash Comics. Bu dergi süper kahraman ağırlıklı olarak tasarlanmıştı ve iki yeni DC süper kahramanını dünyaya tanıtıyordu. 

Bu kahramanlardan ilki dergiye de adını veren Flash'dı. 


Flash'ı yaratan Sandman'i de yaratan Batman yazarı Gardner Fox ve çizer Harry Lampert'dı. Jay Garrick isminde genç bir üniversite öğrencisi yardım ettiği bir deneyde kullanılan bir maddeyi uzun süreli soluduktan sonra inanılmaz hızlarda hareket edebilmeye başlamıştır. Bu gücünü de kötülerle savaşmak için kullanır. 

Flash diğer süper kahramanlar arasında en çok Superman'e yakın duruyordu. Batman ya da Sandman'deki karanlık tonlar Flash'da kesinlikle yer almıyordu, Flash oldukça mizahi bir tarzı olan bir karakterdi. Zaten çizer Harry Lampert da kariyeri boyunca hep mizahi eserlere odaklanmış bir çizerdi. Flash onun en ciddi işlerinden biriydi ve sadece beş macera boyunca Flash'ı çizecektı Lampert.

Flash günümüze kadar DC'nin ana süper kahraman kadrosunun as isimlerinden biri olmaya devam etti. Flash'ın yeniden yaratımları Superman ve Batman'den sonra DC evreninin en popüler karakterlerinden biri oldu.

Flash Comics'de ilk defa okuyucu karşısına çıkan bir başka karakter de Hawkman'di. Bu karakteri de Gardner Fox ve çizer  Dennis Neville yaratmıştı.


Hawkman bir eski Mısır prensinin reenkarnasyonu olan Carter Hall'un gizli kimliğiydi. Diğer DC kahramanlarından farklı olarak Hawkman en başta hikayesindeki reenkarnasyon öğesiyle ve gücünü aldığı Ninth Metal ile mistik kavramlara göz kırpan bir kahramandı. Bu temasıyla Hawkman çoğunlukla diğer DC kahramanlarının yaptığı gibi gündelik kötülerle savaşmıyordu, tamamen mistik bir atmosferde, gerçek üstü güçlerle savaşan bir kahramandı. Bu anlamda Hawkman DC kahramanları arasında bir ilkti.

İlerleyen yıllarda da DC evreninde yer alsa da Hawkman mistik yapısından hiç kurtulmadı. Belki de bu yüzden çok popüler bir kahraman asla olmadı. Her zevke hitap etmeyecek kadar ağır bir dokusu oldu hep.

Flash Comics ve sonrasında DC iyice süper kahraman dünyasına girmişti ve 1940 yılıyla birlikte tüm dergilerde ağırlıklı olarak süper kahraman maceralarına geçmeye karar verirler. Bu anlayışla halihazırda herhangi bir süper kahraman içermeyen dergiler için de yeni süper kahramanlar üretilmeye başlanır.

1940 Şubat ve Mart kapak tarihli More Fun Comics dergilerinde Spectre'nin iki sayıya yayılan ilk macerası yer alır.

Spectre'yi Jerry Siegel ve çizer Bernard Bailey yaratmıştı. Hikayenin ilk kısmı Jim Corrigan isimli bir polisin mafya tarafından o günlerin gözde infaz yöntemi olan bir varile çimento içine koyup daha sonra da denize atma suretiyle öldürülmesini anlatıyordu. Corrigan'ın ruhu ise dünyada kalıyordu. Hikayenin ikinci kısmında ise Corrigan'ın ruhu kendini öldürenlerden intikamını aldıktan sonra Spectre gizli kimliğiyle kötülükle savaşmaya kendini adıyordu.

Spectre'nin güçleri sadece bir ruh olmasından kaynaklanıyordu ama insanların onu gördüğü ve bu yüzden bir gizli kimliğe ihtiyacı olduğu da hikayeye biraz da zorlama da olsa sokulmuştu.

Spectre diğer DC karakterleriyle karşılaştırılınca oldukça farklı bir yerde duruyordu. Öncelikle diğer karakterlerin hepsinden çok daha karanlıktı. 1940'lar için alışılmadık derecede sert bir karakterdi. Superman ya da Batman düşmanlarını sadece yumruklarıyla dize getirirken daha ilk macerasında Spectre kendini öldürenleri acımasızca ve korkunç bir şekilde öldürmüştü.

Spectre'nin 1940'lardan sonra çizgisi inişli çıkışlı oldu. Kimi zaman uzun süre görünmedi, kimi zaman tekrar geri getirildi. Günümüzde ise yine altın çağını yaşamakta olan karakterlerden biri Spectre. Geniş kitleler tarafından sevilen bir karakter değil belki hala ama DC özellikle son on yılda onunla oynamayı, yeni şekillerde karşımıza çıkarmayı sevdi.

Adventure Comics dergisinde ise Mart 1940 tarihli sayıda yeni bir süper kahraman çizilmeye başlandı: Hour-Man.


Rex Tyler bir kimyacıydı ve Miraculo isminde bir hap buluyordu. Bu hap ona tam bir saat sürecek insanüstü güç ve dayanıklılık veriyordu. Hour-man belki de süper kahraman dünyasında o dönem için alışık olunmayan bir kavramı da ilk defa kullandı: süper güçlerin sınırları. Bir saat sonrasında Hour-man güçsüz kalıyordu ve tekrar Miraculo almadığı müddetçe normal bir insandan farkı kalmıyordu. (PS: Tabi alternatif bir bakış açısıyla belki de çizgi romanlardaki ilk uyuşturucu bağımlısı da Rex Tyler'dı.)

Gardner Fox 1940 yılının başında Flash Comics'den sonra DC ile olan bağlarını zayıflatıp Vince Sullivan ile birlikte Columbia Comics'de çalışmaya başladı. Tabi sektör hala katı bir yapı içerisinde değildi. Columbia Comics için çalışıyor olması DC için çalışmayacağı anlamına gelmiyordu Fox'un. Batman'den uzaklaştı ve bir süre sonra Hawman'i de devretti. Fakat bunları yaparken bir yandan da başka yeni karakterlerin yaratılmasında rol oynadı.

1940 Mayıs kapak tarihli More Fun Comics'de Gardner Fox ve çizer Howard Sherman imzasıyla Doctor Fate'in ilk macerası yer aldı.


Fate de Hawkmen ve Spectre ekolüne yakın duran bir kahramandı. Aynı zamanda Fate 1930'larda popülerliği üst düzeyde olan sihirbaz ekolünün de post modern bir temsilcisiydi. 1940'da hala sihirbaz maceraları çizgi roman dergilerinde yer buluyordu (Action Comics'deki Zatara gibi). Fakat Fate bu silindir şapkalı sihirbaz ekolünün değil sihirbaz güçlerine sahip süper kahraman ekolünün bir temsilcisiydi.

Fate'in farklı durduğu başka bir nokta da Gardner Fox belki bilinçli olarak belki de artık yoğunlaşan iş yükünün etkisiyle Doctor Fate karakterini uzun bir süre hiç geliştirmemesiydi. 1930'ların çizgi roman ekolüne yakın bir şekilde geçmişi ve özellikleri belirsiz ya da önemsiz bir karakter olarak yaşadı Fate uzun zaman. Yaklaşık bir yıl sonra karakterin ortaya çıkış hikayesi anlatıldı ve ondan sonra gelişmeye başladı.

Doctor Fate de günümüzde varlığını farklı şekillerde de olsa sürdüren bir kahraman. DC önümüzdeki ay yeni bir kimlikle yeni bir Doctor Fate serisi yayınlamaya hazırlanıyor.

All-American Inc.'in yayınladığı All-American Comics dergisindeki ilk süper kahraman ise Haziran 1940 tarihli sayıda ortaya çıktı. Aslında daha önce Gary Concord: The Ultra Man isminde bir karakter yaratılsa da bu karakter süper kahraman türünden çok bilim kurgu türüne yakın duruyordu.

Temmuz 1940'da ise Green Lantern All-American Comics'de ilk defa okuyucu karşısına çıktı.

Green Lantern Batman yazarı Bill Finger ve çizer Martin Nodell tarafından yaratılmıştı. Nodell o zamanlar Mart Dellon ismini kullanıyordu, zira çizgi roman sosyal olarak kabul gören bir sanat formu değildi henüz ve aile yemeklerinde çizgi roman çizerek hayatınızı kazandığınızı gururla anlatamıyordunuz.

Green Lantern karakteri dönemin diğer karakterlerinin aksine çizer Martin Nodell'in ilk formunu vermesiyle oluşturulmuştu. Nodell fikri dönemin demiryolu sinyalizasyon görevlilerinin kullandığı kırmızı ve yeşil iki renkli lambalardan almıştı. Karaktere kırmızı ve yeşil renkli bir kostüm çizdi. Lambaya ek olarak bir de yüzük düşündü, bu fikir de Wagner'in Der Ring des Nibelungen operasından ilhamla düşünülmüştü. Çin folkloründe de lamba yaygın kullanılıyordu. Karakter özelliklerinin bazıları için de Yunan mitolojisinden faydalandı Nodell. Son olarak karakterin bir tür "yüzüğü lambaya sürtüp süper güçlere kavuşan Alaaddin" olmasını tasarladı ve karakterin alt benliğine Alan Ladd ismini vererek bir harf oyunu yapmak istedi.

Karakteri Bill Finger biraz revize etti. Max Gaines Alan Ladd oyununu oldukça çocukça buldu ve izin vermedi. Karakterin ismi Alan Scott oldu. Bir demiryolu mühendisiydi. Bir kaza esnasında toprağından altına gizlenmiş yeşil bir lamba buluyordu. Bu lambadan bir yüzük yapıp süper güçlere kavuşuyordu Scott. Scott'ın Green Lantern güçlerine sahip olabilmesi için yüzüğünü 24 saatte bir lambaya sürtmesi gerekiyordu. Ayrıca güçleri tahta malzemeye etki etmiyordu.

Green Lantern de Flash gibi DC mitosunun önemli parçalarından biri olacaktı. Belki de ilk bakışta albenisi çok az olan Green Lantern hikayesi yıllar içerisinde geliştirilip, tekrar yaratımlarla DC mitosunun en keyifli süper kahraman hikayelerinden birine dönüşecekti.

Bu süper kahraman yaratma fırtınasının 1940 için son önemli örneği ise Ekim-Kasım 1940 kapak tarihli All-American Comis'de ilk macerası iki kısım halinde yayınlanan Atom oldu.


Atom çizer Ben Flinton ve yazar Bill O'Connor tarafından yaratılmıştı. Batman'i andırıyordu biraz. Sıska dalga geçilen bir çocuk olan Al Pratt eski bir boks antrenörünün yardımıyla fiziksel olarak güçlü Atom'a dönüşüyordu.

Bu şekilde DC 1940 yılı içerisinde yedi yeni süper kahraman yaratmış oldu. Bunlara Johnny Thunder ve ilk maceraları 1939'a kadar giden ama ancak süper kahramanlar popüler olduktan sonra geri dönen Crimson Avenger'ı da eklemek mümkün olabilir. Ama bu yedi süper kahramanın en büyük özelliği DC'nin 1941 başındaki büyük olayına öncülük edecek olmalarıydı.

Max Gaines All-American Inc.'i kurduğu zaman ona editörlükte yardım eden arkadaşı Sheldon Meyer'dı. İşlerin çoğu Max Gaines tarafından ve National Allied'daki ekiple birlikte yürütülüyordu. Bu açıdan özellikle başlarda Meyer'e düşen kritik editörlük işleri olmuyordu. 

Sheldon Meyer'in çizgi roman tarihine geçecek ilk fikri 1940 sonlarına doğru ortaya çıktı. Timely'nin Sub-Mariner ve Human Torch'u aynı macerada buluşturmasından da etkilenen Meyer yeni ortaya çıkan tüm süper kahramanların birlikte yer alacağı bir macera fikri üzerinde düşünmeye başladı. Bu şekilde aynı zamanda bu kahramanlara da bir derinlik katılması mümkün olacaktı. Bu fikrini DC'de çalışan yazar, çizer ve editörlerle paylaştı. Superman ve Batman'i böyle bir projenin içine sokmanın biraz zor olacağına karar verildi. İkisinin de  Action Comics ve Detective Comics'deki maceralar dışında kendilerine ait dergileri vardı, Superman aynı zamanda günlük gazete bandında yaynlanıyordu. Bu iki karakter dışarıda bırakılarak diğer tüm DC süper kahramanlarının bulunacağı bir macera kurgulama işi Gardner Fox'a verildi.

Fox DC ile olan bağlarını 1940 başında zayıflattıysa da ortaya çıkardığı üç yeni karakter ile 1940 sonlarına doğru tekrar DC ile daha fazla iş yapar hale gelmişti. Bu proje ile birlikte tam zamanlı olarak DC'ye döndü. Columbia Comics için sadece bir iki iş daha yapacaktı ilerleyen aylarda. Tüm karakterleri içine alan bir  hikaye yazıldı ve bu hikaye DC'nin 1940 yazında mevsimlik olarak çıkarmaya başladığı All-Star Comics'in 1940 Kış kapak tarihli sayısında tüm çizerlerin desteğiyle yayınlandı.


Justice Society of America böyle doğdu. Bu çizgi roman tarihindeki ilk süper kahraman takımıydı. İlk macera bir deneme niteliğindeydi. Toplamda sadece 3-4 sayfalık materyalde bu JSA'nın ilk toplantısı çiziliydi ve birden fazla kahramana yer verilmişti. Onun dışındaki kısımlarda her süper kahraman bir macerasını anlatıyordu. Böylelikle ortak çizilmesi gereken kısımlar minimuma indirilmişti. Tüm hikayeleri Gardner Fox yazarken bir çok çizer birlikte çalışmış, Sheldon Meyer bile çizim yapmıştı. Tek bir kahramana odaklanan kısımları o kahramanı normalde çizen çizer çizmişti. 

İlk maceranın sonunda Flash FBI başkanının hepsiyle birlikte görüşmek istediğini gruba söylüyordu ve toplantı bu şekilde sonra eriyordu. Esas ilk JSA macerası olacak bir sonraki sayıya da hazırlık yapılıyordu bu şekilde. 

Justice Society of America biraz ikinci planda kalmış karakterleri içerse de herkesin çok sevdiği bir konsepti hayata geçirmiş oldu. Super kahramanların etkileşimleri daha sonra çizgi roman tarihinin vazgeçilmez bir kavramı oldu. 

Justice Society of America geçen yıllarla birlikte yenilense ve farklı versyonları ortaya çıksa da DC bu ekibin bir araya gelmiş hali olan JSA'yı canlı tutmayı seçti her zaman. Bu DC'nin maceralarına çeşitlilik getirdiği gibi devamlılık problemlerinin de ilk örneklerinden biri olacaktı. 

JSA'nın bir başka etkisi de Gardner Fox'u DC kadrosu içerisinde Siegel ve Shuster ile Bob Kane'den sonra en prestijli üçüncü isim haline getirmesiydi. 1940'dan 1960'ların sonlarına kadar DC'de çalışacaktı Gardner Fox ve bu dönemde DC'nin yaptığı bir çok önemli şeyin altında onun imzası olacaktı.

Devamı:

1941, Yaklaşan Savaş, Büyüyen Çizgi Romanlar

3 Ocak 2013 Perşembe

Justice Society of America IV

Timely Comics : İlk Yıllar


1939 yılı sonlarında DC grubu giderek büyürken rakiplerinden sadece biri olan Martin Goodman ilk çizgi roman denemesi Marvel Comics büyük başarı kazandıktan sonra bu başarıyı devam ettirmek için çalışıyordu. 

Timely Comics ilk önce düzenli çıkacak bir dergi kurgusu ile okuyucuları ile buluşmaya başladı. Bu dergi Marvel Mystery Comics'di. Marvel Comics'in bir devamıydı bu dergi ve 2. sayıdan başlamıştı. İçerik Marvel Comics'in neredeyse milyon satan ilk sayısındaki içerikti. Namor, Human Torch ve Ka-zar bu dergide boy gösteriyorlardı. Bu dergi Aralık 1939 kapak tarihiyle 1939 yılının sonuna doğru piyasaya çıktı. 

Timely bir ay sonra ikinci dergisini çıkarmaya başladı Daring Mystery Comics. Goodman DC'nin başarısından alınması gereken dersi almıştı. Kısa zamanda zengin içerik sunacak kadar büyümesi, farklı tatlara hitap eden dergiler çıkarması meyvelerini verecek bir yatırım olacaktı. Zira sektör doğum sancıları içerisindeydi ve yaptığınız herhangi bir şeyin fiyasko olma ihtimali ne kadarsa fazlaysa, çok başarılı olup sizi zengin etme ihtimali de eşit miktarda fazlaydı. 

Daring Mystery Comics kısa zamanda üretilmiş bir çizgi romandı. DC'nin Superman öncesindeki yayınlarını andırıyordu hem içerik hem de kalite açısından. Bu haliyle DC'nni yayınlarının ciddi anlamda gerisindeydi. Dergide tek dikkat çeken yeni bir süper kahramandı: Fiery Mask.


Bu kahraman biraz daha o günün süper kahraman şablonuna uysa da DC'nin benzer kahramanlarından oldukça gerideydi. Zira bu kahramanı yaratan Goodman'ın materyalleri satın aldığı Funnies Inc. için çalışmakta olan çok genç bir çizer Joe Simon'dı. 

Joe Simon İngiltere'den New York'a göç etmiş bir Yahudi ailenin çocuğuydu. Liseden sonra çeşitli yerlerde çizimler yaparak hayatını kazanmaya başlamıştı ve bir şekilde kendini Lloyd Jacquet'in Funnies Inc. şirketinde bulmuştu. Burada Jacquet için çizimler yapıyordu ve Jacquet ondan Martin Goodman'ın yeni dergisi için bir karakter yaratmasını istediği zaman Fiery Mask'i yarattı. Fiery Mask 1939-40'da kısa süre Timely Comics'in dergilerinde yer aldıysa da kalıcı olmadı. Günümüzde Fiery Mask'ın tekrar yaratılmış bir hali çizgi roman sayfalarında zaman zaman görünüyor. Bu da Fiery Mask'ı daha sonra Marvel olacak Timely Comics'in yaşayan en eski 4. süper kahramanı yapıyor.

Timely Comics'in yeni çizgi romanları ile ilgili enteresan ufak bir not da DC'de Siegel ve Shuster'a Superman çizimlerinde hayalet olarak yardımcı olan Paul Lauretta'nın Marvel Mystery Comics'de de American Ace adlı bri macera çizmesidir. Bu şekilde Lauretta hem DC hem de Marvel'a iş yapan ilk çizer olma ünvanını da gayrı resmi olarak da olsa almıştır.

Daring Mystery Comics Haziran 1940'a kadar düzenli yayınlandı. Daha sonra yayına son verildi. 1941 de 1942 de numaralandırmayı takip eden birer sayı daha yayınlanacatır ama Daring Mystery Comics'in resmi olarak başarısız olduğunu söylemek yanlış olmaz ve bir daha düzenli olarak yayınlanmaz. Yayınlanan 5 sayıda çeşitli karakterler yaratılmış ve öldürülmüştür. Joe Simon ilk 2-3 sayıda yer aldıktan sonra 1940 başında Funnies Inc.'den ayrılır.

Funnies Inc.'den sonra Joe Simon Victor Fox için çalışmaya başlar. Victor Fox Harry Donenfeld'in basım şirketinde muhasebecilik yapmaktadır. DC'nin büyüdüğü bu altın çağında şirketin defterleri de Victor Fox'un elinden geçmektedir. Fox bir gün gördüğü rakamların oldukça etkileyici olduğuna karar verir. Donenfeld'in şirketinden ayrılır, aynı binada bir ofis kiralar ve kendi çizgi roman şirketi Fox Feature Syndicate'ı kurar. Joe Simon şirketin ilk çalışanı ve editörü olur. Bir çizgi roman şirketinde editörlük yapmak için oldukça genç ve tecrübesizdir. Ama Fox'un hiç çizeri, yazarı, çalışanı olmadığından bu çok problem değildir. Çizim stüdyolarından çizgi romanlar satın alıyorlar ve basıyorlar, Joe Simon da bu sürece editörlük yapıyordur.

Bu esnada Timely'nin Marvel Mystery Comics dergisi diğer derginin başarısızlığına rağmen başarılı bir şekilde devam ediyordu yayın hayatına. Halk Human Torch ve Namor'u sevmişti. Mart 1940'da üçüncü Timely dergisi Mystic Comics piyasaya çıktı. Bu dergi de tarz olarak Daring Mystery Comics'e benziyordu ve kaderi de ona benzeyecekti. Haziran 1940'a kadar 4 sayı yayınlandıktan sonra düzensiz yayınlarla 10. sayıya kadar ulaşabildi. Kahramanlar ve maceralar sürekli değişti.

Tüm bunlar olurken Timely bir yandan değişik çizerlerden ve çizim stüdyolarından materyal alıyordu, diğer yandan da Funnies Inc.'in ana müşterisi olmuştu. Funnies Inc. neredeyse Human Torch ve Sub-Mariner çizmekten başka iş yapamıyordu. Timely de bir yandan DC'nin yaptığı gibi yazar ve çizerleri kadrolu olarak çalıştırmaya başlamıştı. 

Ağustos 1940'da Joe Simon Fox'dan ayrıldı ve Timely için çalışmaya başladı. O güne kadar Martin Goodman editörlük görevini de yürütüyordu. Joe Simon Timely Comics'in ilk gerçek editörü oldu. Bu Joe Simon'ın çizgi roman dünyasının en akılda kalıcı isimlerinden biri olmasındaki ilk adımdı. 

Simon geldikten sonra Timely, Red Raven Comics isminde bir denemeye girdi. Fakat sadece bir sayı yayınlandı bu dergi. İkinci sayısında Joe Simon radikal bir kararla, DC'nin Superman ve Batman için yaptığını yaparak derginin adını The Human Torch'a çevirdi. Artık Timely Comics'in de kendi süper kahramanının adını taşıyan bir dergisi vardı. 

Fakat sadece Superman ve Batman maceraları içeren DC dergilerinin tersine Human Torch'da hem Human Torch, hem Namor ve hatta başka kahramanların hikayeleri yer alıyordu. Bu dergi adeta Marvel Mystery Comics'in bir kopyasıydı. Timely Comics 1940 yılının ikinci yarısını ve 1941 başını her ay çıkan Marvel Mystery Comics ve mevsimlik çıkan Human Torch ile geçirdi. Human Torch ve Namor başarılı olmuşlardı ama Timely hala onların yanına başka kahramanlar koyamamıştı.

Yine de Timely o zamanın çizgi romanında bir ilk olan bir şeyi yaptı. Human Torch ve Namor aynı maceralarda buluşmaya başladılar. Bu tarzı DC hiç denememişti, çünkü pratik olarak zor bir tarzdı. Çoğunlukla her karakteri farklı bir yazar yazıyordu. İlk önce iki yazarın bir araya gelip hikayeyi belirlemesi, daha sonra da daha da önemlisi iki karakteri çizen çizerlerin birlikte panelleri oluşturmaları gerekmekteydi. Çok farklı tarzları olan çizerlerin aynı paneli çizmeleri de çok kolay bir şey değildi. 

Timely zor da olsa bunu yaptı. Haziran 1940 sayılı Marvel Mystery Comics #8 bir Sub-Mariner macerası ile başladı. Maceranın son iki sayfası ise Human Torch'u da içeriyordu. 


Hikayede Namor New York şehrinde kaos oluşturup en son bir köprüyü yıkmaya çalışırken Human Torch karşısına çıkar ve daha fazla zarar vermesini engeller. 

Bir sonraki hikaye ise olayı Human Torch gözünden anlatır. Namor'un arkasından şehirde yarattığı kaosu takip eden ve zor durumda kalanlara yardım eden Torch en son bir köprünün üstünde Namor'u bulur. Bu sefer ikilinin karşılaşması alternatif çizimlerden oluşan 1 sayfa ile verilir. 

İkilinin kapışması Marvel Mystery Comics #9'da devam eder. Her birinin avantajlı ve dezavantajlı olduğu havada ve suda devam eden uzun bir kavgadan sonra Namor Torch'u havası alınmış bir cam fanusa kapatır ve ateşini söndürür. Ama fanusu açtığı anda Torch alev alacağından fanusun kapağını açamaz, hikaye bir zirve yaparak böyle sona erer. Marvel Mystery Comics #10'da devreye Sub-Mariner hikayelerinin yan karakteri Betty Dean girer, Namor Torch'u serbest bırakır ve hikaye sona erer. 

Bu karşılaşmada çok da bir hikaye derinliği yoktu. Sadece bu popüler iki kahraman karşılaşsa ne olacağı verilmeye çalışılarak 1+1 > 2 formülüyle ortaya büyük bir sansasyon çıkarmak hedeflenmişti. Ama başarıya da ulaşmıştı. Marvel Mystery Comics bu maceranın da desteğiyle çok iyi satış rakamları yakalar. Bu ikili bu macerayla başlayarak bir çok sefer aynı macerada birlikte çizilir. Sub-Mariner ve Human Torch çizgi roman dünyasının ilk crossover ikilisi olur. DC'de bu birlikteliğin başarısından etkilenecek ve aynı dönemlerde kendi kahramanları için benzer hikayeler tasarlamaya başlayacaktır. 

Bu dönemde Timely Comics'in DC'den farklı olarak yaptığı diğer bir şey ise savaş hikayeleridir. Savaş Avrupa'da giderek yayılmaktadır. Mayıs 1940'da Almanlar bir ay içerisinde Hollanda, Belçika, Luxemburg ve Fransa'yı işgal ederler ve Fransa savaş dışı kalır. Japonlar henüz Pasifik'teki harekatlarına başlamamıştır ama Amerikan toplumunda ibre Almanlar aleyhine dönmeye başlamıştır. Amerika'nın tarafsız kalması gerektiğini iddia edenler giderek azalırken Nazi'lere karşı görüşler de giderek güçlenmekteydi. 

Böyle bir durumda Ağustos 1940 kapak tarihli Marvel Mystery Comics #10 ile Timely ilk defa yapılan bir şeyi yaptı, kapakta Sub-Mariner Naziler ile savaşırken çizildi.


Dergideki Sub-Mariner macerasında Namor aslında Naziler ile savaşmıyordu. Ama kapak oldukça cesurdu ve büyük gürültü koparttı. İki sayı sonra Namor gerçekten Naziler ile savaşmaya başladı. O dönemde DC maceralarında da benzer hikayeler görülmeye başlamıştı. Ama bu kadar açık bir taraf tutma asla yoktu, en fazla yabancı casusların Alman aksanıyla konuştukları ima ediliyordu ve hikayeler hep Amerika'yı savaşa sokmak ya da işgal etmek isteyen düşmanlardan Amerika'yı koruma temasını taşıyordu. Timely'ise bir cesaret gösterisi ile Sub-Mariner'i Naziler ile savaşa sokmuştu. Bu durum savaş Amerika'ya yaklaşırken devam edecek ve savaş esnasında nerdeyse propogandaya dönüşecektir. 

Timely için 1940'ın sonrasında atılan önemli bir adım artık DC'ye güçlü bir rakip olduklarını da netleştirdi. Timely ile Funnies Inc.'in ilişkisi bir müşteri satıcı ilişkisinden çıkmıştı. Funnies Inc.'in Timely'e verebileceği çok bir şey kalmamıştı. Tüm yaratıcı süreci Timely adına Joe Simon kontrol ediyordu. Zamanla Funnies Inc. için çalışan yazar ve çizerlerin büyük bölümü direk olarak Timely için çalışmaya başlamıştı ve Timely istediği anda kalan tüm yazar ve çizerleri kendine bağlayacak ücretleri ödeyip Funnies Inc.'i batırabilecek durumdaydı. Lloyd Jacquet 1940 sonunda Human Torch ve Sub-Mariner'ın tüm yayın haklarını Timely Comics'e sattı. DC'nin Superman ve Batman için yaptığı hukuki hamleye benzeyen bu hamle sonunda Timely sektördeki yerini ve geleceğini garanti altına aldı ve büyümenin yollarını aramaya devam etti. 

Son olarak Timely'de bunlar olurken 17 yaşında bir genç de asistanlık yapıyordu. Çizerlerin mürekkep hokkalarını dolduruyor, çizimlerdeki balonları yazım hatalarına karşı kontrol ediyor, öğlen yemeklerini getiriyor ve yaptığı en ciddi iş olarak bitmiş panellerden kurşun kalem eskizleri siliyordu. Bu genç, Martin Goodman'ın eşi Jean Goodman'ın kuzeni Stan Lieber'dı. Jean Goodman'ın babası olan amcası Robbie Solomon'un ricasıyla Joe Simon tarafından işe alınmıştı. Yeni doğan böyle bir sektörün kalbinde çalıştığı için oldukça şanslıydı ve kısa zamanda bu şansını iyi kullanıp bu sektörü çok ilerlere götürecekti.

Devamı:

Süper Kahraman Patlaması ve Justice Society of America

31 Aralık 2012 Pazartesi

Justice Society of America III

Superman ve Batman Büyüyor II


Superman'in geçirdiği değişim ve gelişimin bir benzerini de aynı dönemde Batman yaşıyordu. Batman de Superman gibi halkın beğenisini kazanmıştı ve Bob Kane Batman'i de geliştirmeye devam etti.

Gardner Fox Vincent Sullivan ile birlikte DC'den ayrılana kadar Batman'i yazmaya devam etti. Kasım 1939 tarihli Detective Comics #33 ise hem Bill Finger'ın geri dönüşünü, hem de Batman için önemli bir hikayenin ilk defa çizilişini içeriyordu. 

Detective Comics #33 de Batman'in etkileyici ortaya çıkış hikayesi yer alıyordu. Yani Bruce Wayne'in annesi ve babası Thomas ve Martha Wayne'in öldürülmesi.


Bu ortaya çıkış hikayesinde anne ve babasının bir soyguncu tarafından öldürülmesine tanık olan Bruce Wayne'in suçlulardan intikam almak için yemin etmesi, kendini bilimde yetiştirerek kullandığı ekipmanları yapması ve fiziksel olarak güçlenerek bir intikamcı haline gelmesi anlatılıyor. Wayne suçluların batıl inançlarından da faydalanmak için bir gizli kimlik kullanmayı ve korkuyu da bir silah olarak kullanmayı düşünür. Bu esnada pencereden içeri dalan bir yarasa ise ona gizli kimlik için gerekli fikri verir : Yarasa Adam, Batman. 

Bir buçuk sayfalık bu hikayeyi Bill Finger yazmıştı. Bu ortaya çıkış hikayesinden sonra verilen macerayı ise yine Gardner Fox yazmıştı. İkisinin ismi de her zaman olduğu gibi künyede yer almıyordu, tüm kredi çizer Bob Kane'e verilmişti. Gardner Fox bir sonraki Detective Comics sayısınındaki Batman macerasını da yazdı. Ocak 1940 ile birlikte Batman hikayelerini tekrar Bill Finger yazmaya başladı.

Bu dönem aynı zamanda Batman'in üretim sürecine önemli bir isim, Jerry Robinson'ın katılır. Robinson da Finger ve Fox gibi hayalet olarak çalışıyordu. Robinson yazım sürecine değil de çizime yardımcı oluyordu. İnce çizimleri Bob Kane yaparken Robinson çok özene gerek duymayan taramaları ve kaba çizimleri tamamlama işini hallediyordu. Yine de Jerry Robinson'ın da bu dönemdeki Batman dünyasına eklenen çeşitli yeniliklerde imzası olduğu biliniyor. 

Batman'in yeni maceraları çizildikçe Batman farklı farklı ekipmanlar kullanmaya da başladı. Bu dönemde Batman'in her macerada orjinal bir ekipman ile ortaya çıkması amaçlanıyordu biraz. Bir detektif olarak zekasını kullanmasının yanında  bir mucit ya da mühendis kimliğiyle sürekli yeni ekipmanlar yapması Batman için Finger ve Kane'in düşündüğü bir özellikti. Bu dönemde ortaya çıkan ve hatırda kalan en önemli ekipman yarasa tasarımlı bir boomerang olan Baterang'dı.

Batman'in bu dönemde yaşadığı esas önemli yenilikler maceralara katılan yan karakterlerdi. Bu yan karakterlerin en önemlisi, hatta tüm Batman dünyasının en önemli yan karakteri tabi ki Robin'di.

Robin Bob Kane ve Bill Finger'ın Batman'e sürekli düşünce balonları çizmektense konuşacak, birlikte çalışacak bir yardımcı yaratmayı düşünmeleriyle ortaya çıktı. Batman modern bir Sherlock Holmes'ise ona bir Dr. Watson lazımdı. Biraz bunun üzerine konuşunca düşünceleri bu yardımcının bir çocuk olması ve Bruce Wayne ile benzer bir hikayesi olması üzerine yoğunlaştı. Batman ile Robin'i birleştiren nokta bu olacaktı. Bu şekilde daha genç ve küçük okuyucular bu çocuk yardımcıyla daha çok bütünleşebileceklerdi de.

Karakterin tasarımında Jerry Robinson'ın da katkısı olduğu biliniyor. Karakterin görünümü ve süper kahraman imgesi yaratılırken Robinson Robin Hood'dan faydalanmayı önerir. Robinson Robin Hood'a çocukluktan beri hayrandı. 20. yüzyılın ilk yarısının en önemli Amerikalı çizerlerinden biri olan N.C. Wyeth'in (karikatür ya da çizgi roman dünyasında hiç çalışmamıştır, roman ve hikayeleri görselleştirmekte ustalaşmış ve bu dalda çok önemli bir çizer olmuştur) bir Robin Hood görselleştirmesinden ilham alarak yeni karakter için ilk çizimleri yapmıştır Robinson. Karakterin ismi de Robin Hood'dan ilhamla Robin olarak koyulmuştur.

Robin Nisan 1940 tarihli Detective Comics #38'de ilk defa okuyucu karşısına çıkar.


Robin Hood benzeri kısa şortlu, kırmızı yeşil bir kıyafeti ve bir pelerini vardır Robin'in. Bir tek Robin Hood'un başlığı yerine gözlerini kapatan bir maske ile çizilmiştir.

Dick Grayson, "Flying Graysons" ismindeki bir sirk akrobatı ailenin çocuğudur. Ailesinin çalıştığı sirke dadanan bir mafya sirk sahibi haraç vermeyi reddedince Grayson'ların gösteri yaptığı trapezleri sabote eder ve annesi babası genç Dick'in gözleri önünde feci şekilde ölür. Aynı gece Dick ailesini öldüren mafyanın sirk sahibini açıkca tehdir edişine şahit olur. Batman genç Dick'in kendi yaşadığına benzer bir dram yaşamasından etkilenir ve onu korumaya karar verir. İlk başta amacı mafya üyelerini yakalayana kadar onu gözlerden uzak tutmaktır. Ama Dick Batman'e yardım etmek için ısrar eder. Zaten ailesi ona akrobasi konusunda bir eğitim vermiştir. Batman de dövüş sanatlarında eğitir genç Dick'i ve Dick Grayson Robin kimliğiyle Batman'in ailesini öldüren mafyanın patronunu yakalamasına yardımcı olur. 

Robin karakteri çok kısa zamanda Bob Kane'in beklemediği kadar popüler olur. Kane bir çocuğu Batman'in yanına koyma fikrini biraz ticari bir fedakarlık olarak görse de başta daha sonra Robin'in geldiği yer onu memnun eder. 

Robin karakteri bir çok diğer çizgi romana da ilham olur. 1940'lardaki bir çok çizgi roman kahramanı nın yanına Batman-Robin ikilisinin harikulade uyumundan ilhamla çocuk yan karakterler çizilecektir. Fakar işin doğrusu Robin bu alandaki en başarılı örnek olacaktır.

Aynı zamanda yıllar geçtikçe Robin, Batman ve Bruce Wayne'in etrafındaki dünyanın çok önemli bir dramatik karakteri olacaktır. Sadece bir yan çocuk karakter olmaktan çok fazlası olacak ve Batman mitosunun en önemli parçası olacaktır.

Batman Superman'in açtığı süper kahraman yolundan gitse de karaktere ve onun yaşadığı dünyaya yapılan bu düzenlemelerle giderek Superman'den farklılaşıyor ve rekabet eden benzer bir kahraman değil apayrı bir tarza sahip bir kahraman haline geliyordu. Bu bakış açısıyla bakıldığında Batman'in Superman'in bir adım önüne geçtiği önemli bir konu da Batman'in dünyasındaki kötü adamlardı. İşte bu kötü adamların da ilk ve en güzel örnekleri bu dönemde ortaya çıkmaya başladı.

Günümüzde de hala Batman mitosunda aktif ve geniş rol oynayan ilk kötü adam Şubat 1940 tarihli Detective Comics #36 da ortaya çıktı: Hugo Strange.


Strange klasik bir kötü bilim adamıydı. O dönem için çok da özgünlüğü yoktu. Zaten sadece üç kere göründü 1940 yılındaki Batman maceralarında. Fakat 1977 yılında geri getirildi ve daah sonra Batman hikayelerinde diğer kötüler kadar olmasa da yer buldu. Özellikle günümüzde alternatif Batman medyalarında önemli bir kötü karakteri olan Hugo Strange yaratılışından 70 yıl sonra altın çağını yaşıyor. 

DC 1940 yılının başlarında Superman'e yaptığı gibi Batman'e de ayrı bir dergi vermeye karar verdi. Superman dergisinde olduğu gibi bu dergi de mevsimlik olacaktı. O tarihte Superman dergisinde tekrar maceralara değil de orjinal Superman maceralarına yer verilmeye başlanmıştı. DC Bob Kane'den Batman dergisi için de aynı şeyi yapmasını istedi. 

Yeni dergi için yeni fikirler üretmek üzere Finger ve Kane çalışmaya başladılar. Bu çalışmalara Robinson da katılıyordu. Bu dergi için yapacakları ilk iş yeni bir kötü adam üretmekti. Yeni kötü adamla ilgili ilk fikir bir oyun kağıdı destesinden çıktı. Destedeki joker yakın tarihin akılda kalan filmi The Man Who Laughs'deki ana karaktere oldukça benziyordu.


1928 tarihli ve bir Victor Hugo romanından uyarlanan filmde Alman dışavurumcu sinemasının ünlü aktörü Conrad Veidt, Gwynplaine isminde bir kahramanı canlandırıyordu. Filmde İngiliz rekonstrüksyon döneminde kral 2. James tarafından babası cumhuriyet yanlısı olduğu için yüzü doğranarak kalıcı olarak gülümser gibi bir görünüş verilmiş bir çocuğun hikayesi anlatılıyordu. Gwynplaine büyüyünce ve kral James Muhteşem Devrimle tahttan indirildikten sonra babasının üst sınıf ünvanlarını geri alsa da görünüşü ve sirkte büyümesi yüzünden üst sınıfta asla kabul görmez.

Bu filmdeki görünüşü ve oyun kağıdını kullanarak bir kötü karakter oluşturma fikrinin kimden çıktığı günümüzde hala çok net değil. Bob Kane karakteri kendisi ve Bill Finger'ın yarattığını, Jerry Robinson'ın sadece oyun kartını onlara gösterdiğini ifade etmiş, Robinson ise ilk taslakları oyun kağıdından ve filmde Conrad Veidt'in görünümünden esinlenerek kendisinin çizdiğini, bunun üstüne Kane ve Finger ile çalışarak karaktere son halini verdiklerini ve ilk hikayeyi yazdıklarını söylemiştir. Kimin versyonu doğru tam olarak bilinmese de çoğunlukla bu yeni kötü karakterin yaratıcısı olarak bu üç isim birlikte anılıyorlar, Jerry Robinson ise özel olarak konsepti üreten kişi olarak ifade ediliyor.

Joker 1940 yılı ilkbaharında çıkan Batman #1'de ilk defa okuyucu karşısına çıktı.


Joker için bir ortaya çıkış hikaye verilmemişti. Joker biraz egzantirik olduğu her halinden belli olan bir suçluydu. Bir elması çalacağını ve elmasın sahibini öldüreceğini radyodan ilan ediyordu ve daha sonra kurnazlıkla çılgınlık arasında giden planıyla bunu gerçekleştiriyordu. Klasik bir suçludan farkı işini oldukça değişik metotlarla görmesi ve acımasız olmasıydı. Kurbanlarını öldürdükten sonra yüzlerinde bir gülümseme oluşuyordu. Bu ileride Joker'in imzası olacaktır. Batman sonunda Joker'i Robin'in de yardımıyla zor da olsa yakalıyordu ve hapse gönderiyordu.

Yine bu hikayede ortaya çıkan bir kavram Joker'in tarzının klasik kötü adam tarzından oldukça farklı olduğu ve klasik ufak kötülerle Joker arasında da her zaman bir itilaf olduğudur. Bu hikayede Joker'in planladıkları işleri onlardan önce yapmasına kızan yer altı dünyası Joker'i öldürmeye çalışır, fakat Joker onlardan da akıllıdır. Bu olay örgüsü ileride Gotham City olarak adlandırılacak bu şehirdeki suçun klasik suçluların elinden çıkıp da Joker gibi olağandışı karakterlerin egemenliği altına girmesinin ilk adımıdır.

Batman #1'deki ikinci hikaye Hugo Strange'in hapisten kaçıp geri döndüğü bir hikayeydi. Strange'in ikinci macerası olan bu hikaye sonunda da Strange'in geri döneceğinin ipucu veriliyordu.

Üçüncü hikaye de yine Batman mitosundaki önemli bir karakterin ilk macerasıydı. Batman'e yardımcı olarak Robin'i yarattıktan sonra karakteri geliştirmekteki bir sonraki adım olarak bir kadın karakter eklemeye karar verir Kane ve Finger. Bu karakteri dönemim klasik karakterlerinden oldukça farklı tasarlarlar. Bu karakter tam anlamıyla Batman'in zıttı olacaktır ve aralarında zıtların çekimi etrafında dönen bir romantizm doğacaktır. Bu şekilde daha sonraları Catwoman olarak bilinecek karakter Cat ismiyle doğar.


Cat bir mücevher hırsızıdır. 30'lar kara filmlerinin Femme Fatale prototipine tam olarak uymaktaydı. İçerisinde iyilik de olan kötü bir karakter olarak tanımlamak en doğrusu olabilir Cat'i. Bu anlamda içinde bir karanlık olan iyi kahramanımız Batman'in tam bir zıttıydı. İlk karşılaşmalarında Batman ile birbirlerinden etkilenirler, Cat Batman'e ona katılmasını ve suç dünyasını titretmeyi teklif eder. Batman bu teklifi kabul etmez, fakat Cat'in elinden kaçmasına göz yumar. Maceranın son paneli Batman'in Robin'e Cat'in ne kadar güzel gözleri olduğu tekrarlamasıyla biter.

Batman #1'in son macerası ise ikinci bir Joker macerasıdır. Joker hapisten kaçar ve ilk maceradaki gibi çalmaya ve öldürmeye devam eder. Batman yine Joker'in peşine düşer, bu sefer ise Joker'i yakalamak için bir tuzak kurması gerekecektir. Maceranın en dramatik yani Joker'in Batman ile girdiği kavgada kendi bıcağını kendi göğsüne saplamasıdır. Kane ve Finger macerayı yazarken Joker'in ölmesini planlamışlardır. Editör Whitney Ellsworth ise her sayı yeni bir kötü karakter yaratmanın çok da mantıklı olmadığını, ayrıca Joker'in oldukça orjinal bir karakter olduğunu söyleyip onu öldürmemelerini önerir. Son panel tekrar çizilir ve ambulansta doktor Joker'in ölmediğini anlar.

Batman'in bu dönemdeki gelişiminde son altı çizilmesi gereken şey silahlardır. Batman ilk maceralarında silah kullanmaktaydı ve zaten bu ilk dönem detektif çizgi romanlarının ortak bir özelliğiydi. Özellikle Robin'in ortaya çıkışından sonra ise Batman'in klasik bir detektif hikayesinden daha farklı bir yere gittiği belli olmuştu. Maceraların tonunu düşürmeye niyeti yoktu Kane'in ama Batman'e daha özgün bir tarz katmak istiyordu. Özellike editör Whitney Elsswoth'ün de isteğiyle Batman #1'deki Hugo Strange macerasından sonra Batman'i silahlardan uzaklaştırmaya karar verdi Kane. Bu macerada Batman Hugo Strange'in canavarlarını Batplane'e monte edilmiş mitralyöz benzeri bir silahla öldürüyordu. Bu Batman'in tarihinde bir canlıyı bilinçli olarak son defa öldürüşü oldu.

Batman yaklaşıkiki senede oldukça uzun bir yol almıştı gerçekten daha da alacağı çok yol vardı. Superman ve Batman'de bu değişiklikler olurken diğer DC yayınları da büyük bir değişim geçiriyordu. Tüm bu değişimler gerçekleşirken DC'nin rakibi Martin Goodman ise Timely Comics'i bir düzene oturtmaya çalışıyordu.

Bonus: http://www.newyorker.com/online/blogs/comment/2012/07/gun-laws-and-batman.html

Devamı: 

Timely Comics: İlk Yıllar